Kitap: 5. Dalga


''Umut, bizim gizli silâhımızdır.''

Genç-yetişkin olarak adlandırılan 3'lü serinin ilk kitabı. Başlangıçta bir seri olduğunu bilmiyordum tabii.. Dünyada 80'li yıllardan beri bir uzay, uzaylı, Ay'a ulaşma, dünyanın sonu temalı filmler yapıldığını biliyoruz. Biz daha yeni yeni emekliyoruz; Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı dolayısıyla bir uzay hamlemiz olacağı konuşuluyor, göreceğiz. Bazıları bu uzay temasına ön yargılı olabilir. Büyük ülkelerin gücü II. Dünya Savaşı'ndan sonra bir bakıma bu uzay yarışlarından gelmekte. Sunay Akın'ın kitabında söylediği gibi; ''uzaya çıkma yarışında bir tek 'şehit'i bulunmayan Türkiye'de, her yıl trafik kazalarında can veren yüzlerce insan, kefene sarılarak toprağın karanlığına gömülüyor..'' Ve şöyle devam etmişti: ''Dünyanın en güzel, en estetik bayraklarından birine sahibiz. Bayrağımızın üstünde Ay resmi var ama Ay'da bayrağımızla fotoğraf çektiren bir bilim insanımızı göremiyoruz.'' 1960'lı yılların başında, insanların bir gün roketle Ay'a gideceğini söylediğinde Aziz Usta'yla alay etmişler. Hayalleri olan insanların kanatlarını kırmışlar bu ülkede. Uçmalarına destek olsalarmış keşke..

Kitaba geçecek olursak; konusu uzaylıların dünyayı istilâsı ve insan ırkıyla savaşmaları. Yazar Rick Yancey'in sağlam bir anlatımı var. Sıradan bir konuyu sıradışı bir şekilde ele almış. Konu klişe olabilir ama basit bir uzaylı hikayesi değil. Kurgusu güçlü, olay örgüsü ve karakterler güzel harmanlanmış. Kitap kalın, okuduğuma değecek mi diye düşünürken olayların içinde buluyorsunuz kendinizi. Kitap, birden fazla kişinin bakış açısından anlatılıyor. Sadece uzaylılarla savaşmıyor; aynı zamanda kendi korkularıyla, iç sesleriyle psikolojik olarak savaştıklarını görüyoruz. Kitaptaki uzaylılar filmlerde gördüğümüz evrimleşmiş yaratıklara pek benzemiyor yalnız; çoktan insanlığın arasına karışmış, ayırt etmesi güç birer varlık haline gelmişler. Bu da karakterlerimizin güvenini kırıyor. Birinci Kural: Kimseye güvenme! Kimin dost kimin düşman olduğunu anlamak zor, öğretilen şeylerin aldatmaca olması, kendi menfaatleri uğruna insana insanca yaklaşan Ötekiler.. Kitaba beni bağlayan şey; heyecanlı aksiyon bölümleri ve insanların umudunu yitirmemesi, karakterlerin yaşça küçük olmasına rağmen olgun tavırlarıydı.

Konu, başlıca birkaç ana karakter etrafında dönüyor. Baş karakter Cassieopia olsa da, kardeşi Sammy, Ben ve Evan'ın ağzından olayları ve yansıttığı ruh hallerini dinliyoruz. Hele Sam, çok küçük olduğu için olayların pek farkında değildi; minik bir kuşun ürkekliğini taşıyordu. Yazarın güçlü kalemi sayesinde kurgu, sizin hayal dünyanıza yerleşiyor ve okuduğunuzu âdeta yaşıyorsunuz. Bu anlamda karakterler inandırıcı ve eser sürükleyiciydi. Giriş bölümü yavaş ilerliyor; çünkü karakterler ayrı ayrı ele alınmış, sonlara doğru yolları kesişmekte.

Yetişkinlerin mutsuz olmalarının nedeni, hayal kurmuyor olmaları. Bu nedenle bilimkurgu türleri çocuklar ve gençler arasında çok rağbet görüyor. Düşünün, hayatınız normal akışında devam ediyor. Çocuklar okula gidip geliyor, arkadaşları ve aileleriyle güzel vakit geçiriyorlar. Bir gün bu normal hayat altüst oluyor. İnsanlar bir anda hayat mücadelesi vermeye başlıyor. Tüm bu yaşananların ortasında çocukların başrolde olduğu bir insanlık mücadelesi. Korkularına rağmen umutlarına tutunma, birlik olma çabası. İnsanlığın, aslında 'bir insanı' önemsemeyi bıraktığında sona ereceği mesajı verilmiş. 

Kitap, 2016'da filme uyarlandı; filmini de izledim ancak beni tatmin etmedi. Kitabın büyüsü kaybolmuş, olay ve karakterler çok yüzeysel işlenmiş. Bu yüzdeeen hangi kitap olursa olsun filmiyle yargılamıyoruz! Çünkü biri kitaptan uyarlama, diğeri özgün anlatım. Distopya severler için güzel bir kitap. 
Kitapla ve sevgiyle kalın.

Kitabın Künyesi:

Kitabın Adı: 5. Dalga
Yazarı: Rick Yancey
Türü: Bilimkurgu, distopya
Sayfa: 464
Yayınevi: Pegasus Yayınları

Alıntılar:

・Bu her zaman olurdu. Bunun günün hangi saatinde olduğunun bir önemi yoktu, elektrikler kesilince biri ortaya çıkar, sanki bina çöküyormuş gibi ciyaklardı. Bayan Paulson yerimizden kalkmamamızı söylemişti. Elektrik kesintisi olduğunda insanların yaptığı bir başka şey de buydu. Herkes ayağa fırlardı... Ama niçin? Bu çok tuhaftı. Elektrik kullanmaya o kadar çok alışmıştık ki tamamen kesildiğinde ne yapacağımızı bilemiyorduk. Ayağa fırlıyor, yaygara koparıyor, panikliyorduk. Sanki birisi oksijenimizi kesiyordu. (Elektriğin hayatımızdaki yeri)

 Fişin çekilmesiyle beraber yaşanan panikten sonra yaptığınız ilk şey en yakındaki pencereye koşmaktır. Bunun sebebini tam olarak bilemezsiniz. Yaşadığınız şey, “Ne olduğuna bir bakayım” hissidir. Dünya dışarıdan içeriye doğru işler. Dolayısıyla ışıklar kesilince dışarı bakarsınız.

 “Bir şeyin gerçekleşme ihtimalinin olması, onun gerçekten olacağı anlamına gelmez.''

 Dünya'dan insanları nasıl temizlersiniz? İnsanları, insanlıklarından arındırarak..

 Güven olmazsa savaşmak için bir araya gelemezsiniz. Ve güven diye bir şey olmazsa umut da olmaz.

 Kitaplar mı? Onlar ağırdı ve patlamak üzere olan sırt çantamda çok yer tutuyorlardı. Ama kitapları çok seviyordum. (Kıymetlimiz)

 “Galip taraf kesinleşince insanların saf değiştirmesi ilk kez yaşanmıyor." (Savaşlarda, hattâ seçimlerde..!!)

 Bu kulağa delice geliyor. Ben deli miyim? Aklımı mı yitirdim? Bir insana ancak etrafta normal birisi varsa deli diyebilirsiniz. Tıpkı iyi kötü gibi. Eğer her şey iyi olursa hiçbir şey iyi olmaz.

 “Ömrüm boyunca yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni.”

"Deliler asla deli olduklarını düşünmezler. Delilikleri onlara tamamen mantıklı gelir."

 Bir gün var oluruz, ertesi günse yok oluruz. Mesele ne kadar burada olduğumuz değil, o süre içinde ne yaptığımızdır.”

 Böylelikle bizim aramızda, ölülerle yaşayanlar arasında gerçek bir fark olmadığını anladım. Bu sadece zaman kipleriyle alakalı bir şeydi: geçmişteki ölüler ve gelecekteki ölüler.

 Hani bazen kendinize seçme şansınızın olduğunu söylediğiniz, fakat aslında hiçbir seçeneğinizin olmadığı durumlar vardır, bilir misiniz? Ortada alternatiflerin olması onlardan yararlanabileceğiniz anlamına gelmez.

 "Bir aslanla antilobu düşün. Onları birbirine bağlayan nedir?" 
"Korku. Antilop yem olmaktan, aslansa açlıktan ölmekten korkar. Korku onları bir araya getiren zincirdir."

 ...zaferin yolu, düşmanının nasıl düşündüğünü anlamaktan geçer.

Filme Dair: Flukt (Kaçış)

                                 

Türü: Gerilim, aksiyon
Yapımı: 2012 - Norveç

Uyarı: Yazı, filme dair mecburi spoiler/sürprizbozan içerebilir!!!

Film, ülkenin kara ölüm veba tarafından harap edilmesinden birkaç yıl sonra Orta Çağ Norveç'inde geçer. Veba, nüfusun yarısını silmiştir. Daha iyi bir yaşam için kaçışlar başlamıştır. Fakir bir aile yeni bir hayata başlamak için yolculuğa çıkarlar. Issız bir dağ geçidinde acımasız haydutların oluşturduğu bir hırsız çetesi tarafından saldırıya uğrarlar. Saldırganlar, geriye sadece kızları Signe kalana kadar aileyi acımasızca katleder. Bu çetenin lideri olan Dagmar'ın emriyle kız, esir alınıp haydutların kampına götürülür. Burada Frigg adında küçük bir kızla karşılaşır. O da bir zamanlar Signe gibi ailesinden alınmıştır. Ancak Dagmar'ın Frigg'e karşı olan tavrı anaçtır. Signe'ye ise sert davranırlar. 


Signe, başına gelecekleri anlayınca küçük Frigg'in yardımıyla birlikte ormana kaçarlar. Dagmar, taşıyıcı kızını geri getirmeye ve Signe'den intikamını almaya kararlıdır. Film ilerledikçe izleyici, Dagmar'ın geçmişini öğreniyor ve bu onu trajik bir figür haline getiriyor. İki başrolün de ortak noktası; köşeye sıkıştıklarında, kendilerini son çare olarak ölüme yani azgın beyaz sulara bırakmaları. Şelale onlar için, kaçış noktası. Filmin arka fonu olan Norveç'in vahşi doğası etkileyici. Her ne kadar kaçma-kovalama sahneleri yer alsa da aksiyon yetersiz kalmış görünüyor. Hayatta kalmak için önce kaçarken daha sonra intikam hırsının verdiği savaş güdüsü ön plana çıkmakta.

Kitap: Sançar'dan Reşide'ye Mektuplar


Çiftçioğlu Nejdet Sançar, ağabeyi Atsız gibi millî şuur sahibi, vatansever, eğitimci yazar. Zor zamanda eğilip bükülmeyen şahsiyet sahibi insanlar bunlar.. Onlara bu gücü veren imânları, taviz vermedikleri ilkeleri ve bizzat yaşamış oldukları çileleridir. İnandığı değerler uğruna çabalamış, ömrü cefa ile geçmiş Nejdet Sançar'ı saygı ve rahmetle anıyorum. 

Sançar'ın ömründeki cefalarından biri de, henüz 16'sındaki oğlu, biricik evlâdı Afşın'ın uçmağa varışıdır. Yûnus Emre'nin dizelerindeki gibi;

''Bu dünyada bir nesneye 
Yanar içim, göynür özüm
Yiğid'iken ölenlere, 
Gök ekini biçmiş gibi'' 

Allah kimseyi evlâdıyla sınamasın.. Oğlunun vefatının ardından geçirmiş olduğu rahatsızlık nedeniyle Sançar, yaklaşık 2 yıl tedavi görmüştür. Kitaplaştırılmış bu mektuplar da, tedavi sırasında hastanede kaleme alınmış, ziyarete gelenler aracılığıyla elden teslim edilmiştir. 9 Nisan 1961 ile 4 Mayıs 1961 tarihleri arasında, eski yazıyla yazılmış 8 mektuptan oluşur. Afşın Sançar'ın hatırasına ithaf edilmiş olup, Ahmet Bican Ercilasun'un sunuş yazısıyla takdim edilmiş. Mektupları kitap haline getiren Serkan Akgöz, giriş bölümüne kitabın hikâyesini, sonuna da mektupların tıpkı basımını eklemiştir. Sayfaların arasında bulduğum Sançar ailesine ait fotoğraflar da güzel bir sürprizdi doğrusu. Fikrî yaşantısını bir kenara bırakıp özel hayatı hakkında fikir sahibi olmak isteyenlere bu mektuplar yardımcı olacaktır. İnsanî duygularla ve empati bağı kurularak okunması gerekir. 

Nejdet Sançar, yazdığı mektuplarda eşi Reşide Hanım'asıkıntılı hastane günlerinden, beslenme durumundan, tedavi sürecinden bahsetmiş. Her yazdığı mektupta eşine duyduğu hasret ve merak, içimi ısıttı. Ailesine bağlı, düşünceli bir insan olduğunu kaleminde görüyoruz. Mektupları okurken, tebessüm ettiren satırlar da oldu. Sanırım kendisine motivasyon, eşine moral vermek istedi. 

Doğru ve güzel eserleri tekraren okumak mühimdir. Türkçülüğün lokomotifi sayılan düşünürleri, Nejdet Sançar'ın yazılarını, yine ve yeniden aynı zevkle okuyorum. Velhâsıl kelâm; vatanı, milleti, dini uğruna şu kara toprağa girenler ölmez. Hatıralarıyla, yazdıklarıyla, onurlu, şuurlu, millî ve olgun duruşuyla Nejdet Sançar da anılmaya devam edecek. Onu okuyanlar da millî ruh ve bilincin hazzını tadacaktır. Bu kıymetli mektupları okumama vesile olan Oğuzhan Saygılı Hocamıza ve Kitap Şuuru ailesine can-ı gönülden teşekkürlerimi iletiyorum. Emeği geçen gönüller vâr olsun.. Kitapla ve sevgiyle kalın..

                                 

Kitabın Künyesi

Kitabın Adı: Sançar'dan Reşide'ye Mektuplar
Hazırlayan: Serkan Akgöz
Türü: Anı, mektup
Sayfa: 56
Yayınevi: Bozkurt Yayınları