Türkülerin Dilinden: Bir Ayrılık, Bir Yoksuzluk, Bir Ölüm


1. Varyant: Şanlıurfalı Halil
Vara vara vardım ol kara taşa
Yazılan gelir sağ olan başa
Bizi hasret etti kavim kardaşa
Bir ayrılık, bir yoksuzluk, bir ölüm..

2. Varyant: Karacaoğlan
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret etti beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden dökülen kanlı yaşa
Bir ayrılık, bir yoksuzluk, biri de ölüm..

3. Varyant (İlk kıta, ?)
Bakılmaz mı gözden dökülen yaşa
Gör ki neler geldi o garip başa
Hasret etti bizleri kavma kardaşa
Bir ayrılık, bir yoksuzluk, biri de ölüm

Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin, gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık, yoksuzluk, biri de ölüm..

Karac'oğlan derki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez 
Bir ayrılık, bir yoksuzluk, biri de ölüm.

Türkünün Yöresi: Kırşehir 
Şiir: Karacaoğlan
Müzik: Muharrem Ertaş
Derleyen: Neşet Ertaş

İnsanın üç çıkmazı... ayrılık, yoksulluk ve ölüm.
Her dinlediğimde beni benden alan, insanın içini sızlatan, Anadolu'nun gerçeklerini çığlık gibi yüzümüze haykıran bir Karacaoğlan ağıdı. Hayatın acılarını, insanın belini büken ahvâli (halleri) üç kelime ile ne güzel özetlemiş.. Bu üç kelime insana en uzak görünen en yakın kavramlar. Gönülde üçü de sesteş, üçü de anlamdaş. Üçü de aynı kapıya çıkar: hiçliğe.. Karacaoğlan bunu anlatmış şiirinde. 

Karacaoğlan'ın özgün şiirinde yoksulluk değil, yok'suzluk diye geçer. Yoksulluk, maddi bir eksikliktir, fakirliktir. Yok'suzluk ise, yok'sulluğa bile sahip olamamaktır; yok'umuz bile yok, yoksulluğa bile hasretiz anlamında. Muharrem Ertaş'ın bestesiyle Neşet Baba'dan dinlemek kulaklarımızın pasını siler, her dinleyişte kalbi ayrı işler. 'Yoksulluk' yerine 'yoksuzluk' diyerek anlamı derinleştirir. Kendisi bir röportajında: Anadolu halkı o kadar fakir ki, yoksulluk bu betimlemeye uymuyor. Yani yoksulluk bile yok, durum daha vahimdi o zamanlar, diyerek neden 'yoksuzluk' dediğini anlatır.

Bozlak okumak zordur. Bu türküyü kim söylerse söylesin, gerek Orta Anadolu aksanı gerek türküye hak ettiği duyguyu vermesiyle en iyi yorumu Neşet Baba yapmıştır. Çünkü türkü anlam olarak da kendisiyle özdeşleşiyor; yoksulluğu, ayrılığı tatması ve aramızdan ayrılsa da kalbimizde yaşamasıyla.. Bu yüzden rahmetliden başkasına konduramıyorum bu eseri. Olmuyor, eserin aynı tadını vermiyor. Onun sesi bam teline dokunuyor, içimizi parçalıyor. İnce ince, derinden derine.. 
Bu dünyadan, bu diyardan bir Neşet Ertaş geçti, unutmayın! Nûr içinde yatsın.

Kendisi türkü için bir kaydında ''babam Muharrem Usta'dan yadigâr'' demiştir. Çünkü türküyü düzenleyen babası Muharrem Ertaş'tır. Türküye başlamadan önce babasıyla olan bir diyaloğunu şöyle aktarır: ''Baba, dedim, neden sen kendin beste yapmıyorsun, türkü üretmiyorsun, dedim. 'Oğlum, ozanlar birbirinin devamıdır. Eğer benim demek istediğimi benden evvel gelip giden bir ozanımız yazmış, gitmiş ise, bana o bir miras bırakmıştır. Saygıyla anarak onun sözlerini havalandırırım' dedi.'' 
Neşet Ertaş'ın izinden gittiklerine inandığım Kırşehirli 3Alp kardeşler de güzel yorumlamış. Keşfedilmeye değer.. Türkü tadında kalın..


@müverriheninkaleminden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder