Kitap İncelemesi: Gençlerle Hayat Bilgisi



Vefatının sene-i devriyesinde Haluk Dursun Hocamıza Saygı ve Rahmetle..

Prof. Dr. A. Halûk Dursun hocamız, akademik çalışmalarının yanı sıra kamusal alanda da önemli faaliyetlerde bulunmuştur. Bir dönem Ayasofya Müzesi başkanlığı ve müdürlüğü görevlerinde bulunmuş; Topkapı Sarayı müdürlüğü döneminde ziyaretçiye kapalı olan bölümler açılmış olup süreli sergiler düzenlenmiştir. Geleneksel Ramazan etkinlikleri, Muharrem ayı aşure programları, baklava alayları, musiki programları gibi saray gelenekleri tertip edilerek adeta yaşayan bir müze haline getirilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yunus Emre Enstitüsü gibi kültürel kurumlarda görevlerde bulunmuş, yurt içi-yurt dışı birçok etkinlik-proje hazırlamış, konferanslar vermiş ve birçok ödüle layık görülmüştür. Çeşitli kültür merkezleri ve okullarda ''Gençlerle Baş Başa'' başlığı altında seminerler, söyleşiler, sayısız konferanslar vermiş, farklı dönemlerde tarih, kültür ve sanat içerikli televizyon ve radyo programları düzenleyip değişik gazetelerde yazılar yazmıştır. Görevi sırasında trafik kazası sonucu Rahmet-i Rahmân'a kavuşmuştur. Hakkında ne anlatsak az kalır, bir ömrüne nice ömürler sığdırmış nadir insanlardan desek yeridir. Balkanlardan Ortadoğu'ya, Kafkaslardan Kuzey Afrika'ya, Uzak Doğu'dan Amerika ve Avrupa'ya birçok şehir, kültür coğrafyasını gezmiş, görmüş, tecrübe edinmiş bir kültür tarihçisidir. 

Halûk Hoca'nın bu kitabı, ömrü boyunca gençlere ulaşmak için hayat dersleri verme amacına hizmet ettiği, bu amaçla onların ilgi alanlarına hitap eden sosyal medyada paylaşmayı tercih ettiği yazılarından ve kendisinin çocukluğundan beri ''Halûk'un Defteri'' adıyla tuttuğu defterlerinden yola çıkılarak oluşturulmuştur. Vefatından sonra kızı tarafından derlenen bu kitap; bir söyleşi, bir hasbihâl, bir muhabbet niteliğindedir. Giriş kısmında gençlere mütevazi bir hitap ile seslenir: ''Sevgili gençler; size bir profesör, bir öğretim üyesi sıfatıyla değil, bir ağabey kimliğiyle seslenmek, sizinle zaman zaman ''Hayat Bilgisi Dersleri'' kapsamında söyleşmek istiyorum. Burada size aktaracaklarım, önereceklerim, eleştirilerim, gençken zaman zaman benim de yapmış olduğum hatalar ve eksikliklerdir.'' Ne güzel bir giriş cümlesi.. unvanları bir kenara bırakıp bir dost, tecrübelerini paylaşmak isteyen bir ağabey sıfatıyla gençlere seslenmek.. Onlara ulaşmak için yazılarını sosyal medyada yazmak.. Çağın koşullarına uyarak amaca hizmet etmek.. Rahmet olsun hocamıza, bu ne ulvî bir amaçtır..

Kitabı okurken çokça altını çizdiğim cümleler oldu. Her cümlesinden hisse çıkarılacak nitelikte.. Samimi anlatımıyla kendinizden geçip güzel bir dalgınlık yaşayabilirsiniz. Kitabın kısa bölümlere ayrılması uzun yazıları okumayı tercih etmeyen gençler düşünülerek hazırlanmış. Bu da ayrı bir incelik.. Hayattayken tanıyamadığım ve eserlerini geç keşfettiğim için kederlendiğim başlı başına irfan örneği.. Hele ki ''Gençlerde Ne Olmalı?, Tembelhâne Yanıyor, Kiminle Musahip Olmalı?, Havadan Sudan Şeylere Kızan Huysuz Adam, Can Gözü ile Bakalım'' yazılarına mest oldum, beni benden aldı.. Gönül ister ki herkes okusun, herkes nasiplensin, Halûk hocamızın incilerinden faydalansın.. ''Katre idim bir ummâna karıştım'' diyor Virânî. O sebepten, bizler ummanda bir katre yol alabilmek için nice uğraşırız.. Ama alıp alabileceğimiz yol nereye kadardır bilinmez.. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri ''Katreyiz âlemde; lâkin dilde derya olmuşuz'' demekle ne kadar haklı.. Dünyada zerre olduğumuzu biliriz, ancak dünya avucumuzun içinde gibi yaşarız.. Yani ki, hocamızın yazılarında alçakgönüllülüğü sık sık görürsünüz, nasihatleri Türk kültür ve geleneğimizin birer parçası. Özellikle Türkçemizin günden güne soluyor olması, gençlerin sosyal medya terimleri (like, hashtag, #tbt, dm, story, page, check-in yapmak gibi daha birçok Türkçemizi katleden unsurlar) kısaltmalar (by, slm, mrb, nbr...iki harfi yazmak ne kadar zor olabilir.) ya da yabancı sözcüklerle karışık cümle kuruyor olmaları dilimiz açısından acınacak vaziyette. 
Bunu sadece gençler mi yapıyor, hayır artık birçok yetişkin de bu gibi sorunlara ilgisiz, kayıtsız vaziyette.. Dilimizi kaybediyoruz, farkında değiller.. Karamanoğlu Mehmet Bey gibi olup haykırmak isterdim yetkim olsa.. ''Bugünden girü hiç kimesne kapuda ve divânda ve meclis ve seyrânda Türkî dilinden gayri dil söylemeye'' diye.. TDK tek başına ne yapabilir ki, yöneticiler bile Türkçeye özen göstermiyorken.. Tıpkı bugün eski sözcükleri birçok kimsenin yadırgadığı gibi, belki de çok yakın bir zamanda bugün kullandığımız sözcükler tarihe karışacak.. Mazallah diyelim.. ama durum vahim. 

Halûk hocamız eskilerin göz sözcüğünü ayn, çeşm ve dîde sözcükleri olarak kullandığından bahsetmiş. Türkçeyi güzel kullanması da dikkatimi çekti.. Onun kullandığı, benim çok sevdiğim eski sözcükleri şimdilerde neredeyse çoğu kişi anlamını bilmiyor, yadırgıyor.. Bu sözcüklerden biri; musâhip. Herkesin bir musâhibinin olması gerektiğinden bahsetmiş. ''Musâhibin ana anlamı, sohbet eden, edebilen söz söyleme üstadı, bilgisi olan ve bunu güzel aktarabilen kişi demektir. Eski tabirle "mîr-i kelâm", yani sözün emiri. Musâhiplik aynı zamanda bir meslektir. Birçok konuda bilgi ve fikir sahibi olan ve bunu güzel aktarabilen adam demektir. Geleneksel saray teşkilatlarımızda, bürokrasimizde yeri vardı ve bu yer çok önemliydi. Yani, yöneticilerin başarısında ve başının üstünde yeri vardı. Topkapı Sarayı'nda...özel daireleri vardı. Bugünkü anlamıyla bir nev'i cumhurbaşkanı danışmanları idi onlar. Tabii o zaman "başdanışman" tabiri kullanılmıyor; "musâhib-i evvel" yani "birinci" deniliyordu; sonrakiler ikinci, üçüncü musâhip diye gidiyordu. Osmanlı devlet teşkilatında musâhipler aynı zamanda ilim sahibi ve sanatçı kişilerdi. Sadece padişahlara lazım değil musâhip; herkese, hepimize lazım.'' Alevî-Bektaşî kültürümüzde  musâhiplik; ahiret kardeşi, ahretlik, can kardeşi şeklinde kullanılıyor. Umarım musâhipsiz kalmayız, biz de nasipleniriz.. Eskiden bir zamanların yaygın sözcükleri artık kullanılmadığı için unutulmaya yüz tutuyor ne yazık ki.. Eski sözcükler birçok anlam barındırıyor. Antika bir insan olarak eski sözcüklere zaafım var.  Gönül ister ki unutulmasın şu bin derin anlam taşıyan cevherler.. 
Göz ile ilgili gazellerden bahsetmiş kitabında, okurken içim yumuşadı, serde şiirperverlik var ya hemen ezberledim birkaç tanesini durur muyum :) Şu dizelerdeki sözlerin anlam derinliğine, fevkalâdeliğine bakar mısınız:

 ''Çeşm-i ibretle nazar kıl dünya bir misafirhânedir.
Bir mukîm âdem bulunmaz ne acaip kâşânedir.''

Ayrıca yazılarına başlarken ''gözümüzün bebeği, geleceğimiz'' diye hitap ederek başlaması gençleri ne kadar önemsediğini gösteriyor. Üslûbundaki nahîflik, birçok kimsenin dikkatini çekmeyen incelikleri fark etmesi, sadece tarih alanında değil, birçok konuda söz söyleyebilecek yetiye ve donanıma sahip olması dikkatimi çeken özelikleri arasında.. 
Gençlerin, etrafına can gözüyle bakmasını tavsiye ediyor. Rahmetli Halûk Dursun hocamızın gençlere şu nasihatini de çok destekliyorum; ''ne olur biraz meraklı insan olun. Duyarsız, ilgisiz, heyecansız, umursamaz insan olmayın. Öğrenmenin başı merak etmektir. Üzerinize vazife olmayan şeyleri de merak edin. Sıradan ve sürüden olmayın. Herhangi bir el sanatına ilginiz olsun, şiir yazamasanız bile ezberleyin, koleksiyoner bir ruha sahip olun.'' Yani, farklı olun diyor. 

Halûk Hoca gelenekten taviz vermeyen, ilerlemeye açık olan, kültür birikimi, hitâbeti, doğaya olan ilgisi ve daha birçok özelliğiyle nev'i şahsına münhâsır bir kişilik. Allah bu gibi insanların sayısını arttırsın..

Velhâsıl kitap, Halûk Dursun Hocamızın ömr-ü hayatında edindiği tecrübeler, yaşadığı tuhaf durumlar, ilginç anekdotlar ve birbirinden değerli nasihâtlerle gençler hedef alınarak yazılmış. Sayfalar arasında yer alan fotoğraflarla kitap zenginleştirilmiş. Halûk Hoca'nın projeleri, yürüttüğü çalışmaları anlat anlat bitmez. Ömrünü gençlere adamış kıymetli hocamızdan herkesin istifade etmesini isterim. Günlük yaşamda yanlış yaptığımız o kadar çok şey varmış ki meğer, bundan sonra düzeltmeye dikkat edeceğim. Halûk Hoca ile sohbet etmiş gibi oldum. Ruhu şâd olsun. Bana göre sadece gençler değil, herkesin okuması ve yaşamına tatbik etmesi gereken bir kitap olmuş.. Kitap için Oğuzhan Saygılı hocama ve Kitap Şuuru ailesine teşekkür ediyorum. Bir kere daha hocamızı saygıyla ve rahmetle anıyorum. Mekânı cennet olsun.. Kitapla ve sevgiyle kalın. 


Kitabın Künyesi:

Adı: Gençlerle Hayat Bilgisi: Haluk'un Defteri
Yazarı: A. Haluk Dursun
Türü: Edebiyat, deneme, inceleme
Sayfa: 160
Yayınevi: Yeditepe Yayınevi

Kitaptan Alıntılar:

* ''Ankara'da neredeyse bütün genç bürokratlar asla kalem taşımıyorlar. Hepsi maşallah telefonlara, tabletlere yazıyorlar.. Eskiden bürokrat sınıfına kalemiyye denirdi. Devlet dairelerine de ''kalem'' adı verilirdi. Bürokrat, önce ''ehl-i kalem olacak, eli kalem tutacak diye tarif edilirdi.'' (Kalemsiz 'kalemiyye sınıfı')

* ''Bana göre Türkiye'nin en önemli meselesi, insan yetiştirmek, yani millî eğitimdir.
Bunu başarmanın en önemli ve tek yolu ise çok basit: değerli, fedakâr, okuyan ve kendini geliştiren, yani idealist öğretmenler yetiştirmek; 
öğretmenlerin sayısını değil, saygınlığını artırmak. ''

* ''Aman ne olacaksanız olun, sakın "sıradan ve sürüden" olmayın!''

* ''Ne olur meraklı insan olun; duyarsız, ilgisiz, heyecansız insan olmayın. Merak etmeye kendinizi alıştırın. Öğrenmenin başı merak etmektir. Üzerinize vazife olmayan şeyleri de merak edin. Bir merakınız olsun. Güzel sanatlarla ilgili bir merakınız olsun. Şiir yazamasanız bile ezberleyin. Koleksiyoner bir ruha sahip olun. Ayrıca gezmeye, görmeye, öğrenmeye meraklı olun.''

* ''Öğrenmeye doymayın. İşi, konuyu sadece ehlinden dinleyin, uzman görüşüne önem verin. Kesin karar vermeden önce şüphe edin.''


''Kitap Şuuru, İnsanlık Şuurudur.''
@müverriheninkaleminden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder