Bir Ekim Klâsiği: Kestane Hasadı


 Daldan tezgâha binbir emekle gelen kestanenin hikâyesi...

Kestanenin çırpılıp toplanması, kabuklarından arındılması ve sofralara gelene kadarki yolculuğu..

Tohumundan meyvesine sofranıza gelen yiyeceklerin yolculuğunu merak ettiniz mi hiç, yoksa sadece duyarsız bir tüketici misiniz? Her sene gazetelerin haber yaptığı ama insanların pahalı diye burun kıvırdığı, çiftçinin kazanç sağlayamadığı o ürünlerin ne zahmetle soframıza geldiğini düşünmek gerekir.

Kestane, kayıngiller ailesinden olan kestane ağacının meyvesidir. Üç kabuklu diyebiliriz. Dış kabuğu yeşil, sert, dikenli; çiğdemi parlak kahverengi, iç kabuğu da ince, tüylü, zar gibi.. Yılda bir kez olduğundan nazlıdır. Öncelikle, kestanenin zorlu bir hasat sürecinden geçtiğini söylemek isterim. Heyecanlı ve oldukça sıkıntılı bir süreç.. Çünkü kestane, diğer ürünlere göre toplaması en zor ve meşakkatli bir ürün.. Köyümüzde atadan dededen miras kalan, hattâ yaklaşık beş yüz yıllık kestane ağaçları bulunmakta. Ağaçların boyu çok uzun olduğu için herkes çırpmasını yapamıyor hâliyle. Hâl böyle olunca hasat, gerek köy içinden gerek dışarıdan gelen çırpıcı ve toplayıcılarla yapılıyor. Yüksek rakımdaki kestane ağaçlarının bulunduğu bahçelere çıkan üreticiler, dikenli kozalakla kaplı kestaneleri ağaçtan düşürüp daha sonra kozalaklarından ayırmak suretiyle iç ve dış pazara yetiştirmeye çalışıyor. Kestane hasadı Buldan'da Ekim ayının ortalarında başlayıp on beş yirmi gün sürüyor.



Bu zorlu süreçte işçiler bazen ağaçtan düşüp belini kırabiliyor, dalın çarpmasıyla gözünü kaybedebiliyor. Defalarca şahit olduğum üzere bu işin can güvenliği yok; sakat kalma, kör olma, hattâ ölüm riski var. Son derece maharet ve dikkat isteyen bir iş.. Hasat için erkekler ağaçların yüksekliğine göre, kadınlar ise toplama yevmiyesi alıyor; ancak can güvenliği olmadığı için üretici işçi bulmakta her sene sıkıntı yaşıyor. Çünkü dikenli kestanenin göze gelmesi sonucu kör olanlar bile var. Kestaneyi sürekli eğilerek topladıkları için bel ağrıları olabiliyor. Fakat üreticiler geçim kapısı olduğu için bu tehlikeleri göze alıyor. 


Kuraklık sebebiyle üreticiler elbette üründe verim kaybı yaşıyor.
Yüksek rakımlı yerler ve dağların kuzey yamaçlarında yetişme ortamı bulan kestane ağaçları Denizli (Buldan Alandız, Kurudere, Kaşıkçı, Yeniçam, Hasanbeyler ve Yayla köyleri) Aydın'da ormanlık alanlarda yoğun olarak yetişiyor. Ekolojik olarak kalitesi onaylanmış bu bölgeler organik kestane yetiştiriciliği için uygun bölgelerdir. Buldan kestane üretimi ülkemiz açısından önemli. Özellikle ormanlık arazilerde yetişen kestane, rutubetli ortamı bulduğu için kalitesi artmaktadır.

Sabahın ilk ışıklarıyla ağaçlardan çırpılarak düşürülen kestaneler selelere doldurularak çuvallara yerleştiriliyor. ''Sırıkçı''''silkici'' ya da ''çırpıcı'' adı verilen erkek işçiler, ellerine uzun sırıklar alarak 15-20 metre yükseklikteki ağaçlara çıkıyor. Çıktıkları bu ağaçta âdeta bir cambaz dikkatiyle dalların üzerinde tutunmaya çalışıyor ve sırıklarla kestaneleri yere düşürüyorlar. Ağaçlardaki kestanelerin tamamı yere düşürülünce devreye kadınlar giriyor. Dış yapısı dikenli olan kestaneyi eldiven giyerek toplayan kadınlarımız, bazen dik yamaçlarından bazen de dar yerlerden geçerek tek tek topluyor. Selelerle toplanan kozalaklar hararlara (büyük çuval) dolduruluyor. Bunun akabinde çuvallar dökülecek yere taşınıyor. Erkekler tarafından önceden hazırlanan ''kuzuluk'' denilen kuyulara boşaltılıp gömülür ve üzerleri eğrelti otları ile kapatılır. Dikenlerinin çürümesi için yaklaşık 1 ay boyunca sulanarak kuyularda bekletilen kestaneler, kendine has tat ve aromaya bu aşamada kavuşuyor. Böylece hem dikenli kabuğu çabuk ayrılıyor hem de daha lezzetli hâle geliyor. Sonra makine yardımıyla dış kabuğu ayıklanıp kalitesine göre sınıflandırılan kestaneler satışa hazır hale getiriliyor. 


Tırmanırlar ağaca, kenarı uçurum;
Kestaneler ağzın açmış hepsi bitirim.

''Hüznün makbul meyvesi'' derler kestaneye.. Nazlıdır, beğenmez dikenli kabuğunu. Kozasından sıyrılırken hemen burnu büyür de; atar kendini ağaçtan yere tane tane.. Soğukta sıcacık ısıtsa da elleri, fukaranın cebini yakar etiketi..

Kış aylarında insana soba özlemi çektirir.. Pazarda satıcıların ''Kestane kebaaap, yemesi sevaaap...'' nidâlarıyla bağırışlarını duyarsınız.. Bir zamanlar da mektuplarda ''Kestane kebap, acele cevap isterim.'' şeklinde ifadeler yer alırdı. Heyy gidi günler... Yerli Malı Haftası'nda çocukların okula getirdiği yurdumuz yiyeceğidir kestane.. Kestanenin ucundan kıyısından geçmeyenler için de sadece bir rengin adıdır; açık, koyu kestane rengi saçlar :D 
...

Geçen senelerde yoğun olduğum için yıllar sonra tekrar hasat yapmak nasip oldu. Köyümüzde imece usulü devam ettiğinden herkes birbirine yardım eder. Kozalaktan kendiliğinden çıkan kestane tanesine ''çiğdem'' diyoruz. Kestaneleri toplarken çiğdemleri ayırmak isteyenler, turfandasını yapmak isteyenler oluyor. Çocukluğundan beri altın arar gibi çiğdem ayıranlar bilir bu heyecanı. Ben de hevesle çiğdemleri ayırmak için kendime önlük dikmiştim, bulduğum çiğdemleri ceplere attım.

                  

Köyüne gidince halay çekmeyip fotoğraf çekenlerdenim.. Yerel kıyafetlerimle de gurur duyuyorum, hattâ beni öyle görenlerden övgü mesajları bile alıyorum. Gördüğüm güzellikleri fotoğraf ile ölümsüzleştirmeyi ve ânı kaydetmeyi seviyorum.. Hasat zamanı karşıma çıkan güzelliklerden bahsedeyim; sonbahar yağmuru, renk renk dökülen kuru yapraklar, annesini kaybetmiş soğukta üşüyen minik tosbik, yavrularını sırtında gezdiren devasa kurt örümceği, pırıl pırıl parlayan 'beni topla çayımı iç' diye gözüme bakan kuşburnuları... Sonbahar rüzgârı öyle bi' işledi ki içime kış gelmeden şifâyı da kaptım, iyi mi :)




Yüzlerce ailenin geçim kaynağı olan kestane üretiminde Türkiye, dünya üçüncüsü. Umarım ilerleyen yıllarda tarım desteğiyle çiftçinin işi kolaylaşır, yüzü güler. Kazasız belasız, bereketli, bol kazançlı bir sezon olması dileğiyle.. Kalın sağlıcakla..

13.10.2021


Özünü unutan kendini unutsun..


O zaman benden size gelsin.. Bu Kırım türküsünü müziğimize kazandırdığı için de Samida'ya koca bi alkış.. Dinlerken nasıl masum bi tebessüm oluşuyor insanın yüzünde, yürekleri okşuyor..

Son Düzenleme: 23.10.2022

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder