Türkülerin Dilinden: Yeni Cami Avlusunda Ezan Sesi Var

Yunanistan/Selânik-Yeni Cami

Türkünün Yöresi: Selânik/Batı Trakya/Rumeli
Kaynak Kişi: Hüseyin Yaltırık
Derleyen: Kubilay Dökmetaş
Notaya Alan: İhsan Öztürk
Emine:
Yeni cami avlusunda
Ezan sesi var
Ezan sesi değil be annem
Sevdiğimin yası var

Hasan: (Nakarat)
Eller bana ağlamaz be annem
Karaları bağlamaz
Bir sevdiğim bir de güzel annem
Buna yürek dayanmaz

Hasan: 
Tabutumdan al kan akar
Cümle alem bana bakar
Genç ölümüm yürekler yakar
Dayan sevdiğim dayan

Emine: 
Yeni cami avlusunda 
Namazımı kılsınlar
Gelinlik elbisemi be annem
Başucuma koysunlar

Hasan:
Yeni cami avlusunda
Yeşil yapraklar
Gençliğime doyamadım be annem
Doysun kara topraklar

Hasan:
Mezarımı, mezarımı 
Yol üstüne kazsınlar
Gelen geçen 'Bir genç ölmüş 
'Eyvah, yazık' desinler

Emine:
 Mezarımı, mezarımı
Yol üstüne kazsınlar
Gelen geçen 'Bir kız ölmüş
Eyvah, yazık' desinler

Müthiş bir Rumeli türküsüdür, ağıttır, can yakar. Sözleri bakımından incelendiğinde derin anlamlar içerir, sanki o ânı yaşatırcasına bir dram gibi bize aktarır. Ezan sesiyle ifade edilmek istenen, ölümdür. Bu ölümün ardından yarım kalmış bir sevdanın hikâyesi anlatılmaktadır. ''be annem'' diyerek anneye seslenme, sanki türkünün içerdiği kederi bir kat daha arttırmış. ''Tabutumdan al kan akar/Cümle âlem bana bakar/Genç ölümüm yürekler yakar'' derken ölen kişinin acı haberinin civar halk tarafından duyulduğu, ruhun mateme şâhit olduğu anlatılmaktadır. ''Ezan sesi değil be annem, sevdiğimin yası var.'' dizeleriyle, ezan sesine karışan gözyaşıdır. Söz sanatıyla, sevgilinin cenaze namazında ağlayışı ifade edilmiştir. Bu da türkünün edebî değerini göstermek açısından başarılı olmuştur. Soyut olarak; caminin avlusunda tabutun içindeki mevtânın, ezan sesini duymak yerine sevdiğinin yasını duymayı önemsediğini düşünebiliriz. ''Karaları bağlamaz'' diyerek kastettiği 'kara yazma' bağlamak; Anadolu'da kederin, yas tutmanın sembolüdür. ''Bir sevdiğim, bir de güzel annem/Buna yürek dayanmaz.'' dizesinde, ölenin ardından acısını iliklerine kadar yaşayan iki kişiden, sevdiği ve annesinden bahsedilir. Ayrıca ''Yeni Cami'' ve ''Mezarımı yol üstüne kazsınlar'' derken de mekân tasviri yapılmıştır.

Türkünün hikâyesi: Balkan Savaşları sonrasında Selânik kaybedilir. Ama Selânik hâlâ bir Türk şehridir ve I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ni yalnız bırakmaz. Osmanlı Devleti'nin savaşa girdiğinin duyulmasıyla, artık vatan toprağı olmasa da Türklüğünü mutlak surette koruyan Selânik, yine de Osmanlı'ya asker gönderecektir. Selânikli Hasan da Yemen'de Osmanlı için savaşan Türklerden birisidir. Fakat Hasan nişanlanalı henüz birkaç hafta olmuştur. 

Yemen, yamandır. Yakılan ağıtta da söylendiği gibi 'giden gelmez.' Savaş biter, Arap ülkeleri kaybedilir. Ne Hasan döner geri ne de savaşa giden diğer Selânikliler.. Nişanlısı Emine, diğer gençlerin yavukluları ve eşleri gibi Hasan'ın ya ölüsünü ya dirisini çaresizce beklemektedir. O günlerde herkes Yemen'e gidenleri sağ döneceği umuduyla bekler ama bir taraftan da gidenlerin ölmüş olduklarını kabullenir. Hem umutlu bekleyiş hem kaybettiğini kabulleniş.. İşte böyle günlerin birinde Emine'ye haber gelir. ''Hasan geldi!'' Emine sözün gerisini duymak istemez, bir koşu meydana gider Hasan'ı aramaya. Herkese Hasan'ı sorar; sordukça karşısındakiler susar, onlar susunca Emine daha bir kızar. Yemen'e giden gelmiştir; ancak sağ değil, selâmet değil.. 

Hatice Molla kadın, Emine'nin kolundan tutar, Balkan Savaşı'nda gâvurun yaktığı Yeni Cami'ye götürür. Emine şaşkındır, olup biteni anlamaz. Sağda solda ağlaşan kadınlar.. Dizleri boşanır, yere çöker; o sırada minareden ezan sesi yükselir. Emine'nin yere çöküp, acısına dayanamayıp Hasan'ın beylik tabancasıyla intihar edişi dilden dile yayılır. Hikâye Selânik'ten çıkar, türkü olur, kulaktan kulağa yayılarak Emine'yle Hasan'ın memleketine geri gelir. Türküyü yakan çok aranır, bulunamaz. Kimilerine göre ''İstanbul'dan Selânik'e gelen gezgin bir ozan'' yakmıştır. Kimileri ise; ''Türküyü Hatice Molla yakmış, hikâyeyle birlikte türkü de Selânik'ten çıkmıştır.'' der. Bir rivâyete göre ise, Emine ile Hasan cennette birbirlerine söylemişlerdir bu türküyü. 

Türküde seslenilen sevgili; eserde anlatılan ölümü bize yansıtan, ölen sevdiğiyle birlikte o acıyı çeken kişidir. Tabutun içindeki kişinin bir şehit cenazesi olduğu sezilmektedir. Bu türkü aynı zamanda Gâzi Mustafa Kemal Atatürk'ün sevdiği türkülerdendir. Ata türküsü yani.. Türküde adı geçen Yeni Cami, 1902'de Selânik'te yapılan bir Osmanlı camisidir. Adının 'yeni' olmasına bakmayın, Yeni Cami, Osmanlı döneminde Selânik'te inşa edilen son cami olma özelliğini taşır. Hamidiye semtinde kurulmuştur, bu yüzden 'Hamidiye Camii' olarak da bilinir. Halk arasındaki diğer ismi ise ''Dönmeler Camii''dir. Bunun nedeni, caminin Yahudilikten Müslümanlığa geçen bir cemaat tarafından yapılmış olmasıdır. Mimârı, İtalyan Vitaliano Poselli'dir. Müslüman olan zengin Yahudilerin mahallesinde bu cami tamamlayıcı bir unsur olmuştur. Osmanlı döneminden kısa zaman sonra cami özelliği ortadan kaldırılmış, arkeoloji müzesi, Selanik Belediyesi Sergi Salonu gibi işlevler görmüştür. 1924 yılından beri ibadete kapalı olan camide 2013 yılında (Ramazan Bayramı için) Gümülcine'den gelen medrese talebelerinin isteği üzerine 90 yıl sonra ilk kez ibadete açılmıştır. Sonra Müslümanların hükümetin atadığı müftüyü boykot etmesi sonucu tekrar kapanmış; 2018 yılı Kurban Bayramı'nda imam krizinin bölge halkının lehine çözülmesiyle tekrar ibadete açılmıştır. Ata toprağıdır Selânik.. Ecdâdımızın tam 482 yıl hakimiyetinde yaşamıştır. Yaklaşık beş asır.. Dile kolay... Ama biz hâlâ varlığını ruhumuzda hissediyoruz.

Türkünün hissiyatını sesiyle yansıtan Ahuzar ve Elçin Bulut'un yorumu tercihimdir. 

Derleme:

Veda filmindeki performansıyla Elçin Bulut yorumu: https://www.youtube.com/watch?v=HQxRV1x_jQ8

@müverriheninkaleminden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder