Toprak Ana: Haziran'da Köyüm




Beton yığınlarına değil, Toprak Ana'yadır sevdamız;
Kekik kokulu dağların özbeöz evlâdıyız. 

Haziran'da Köyüm: Dağ rüzgârları, doğaya can veren yoluma yoldaş kır çiçekleri, çilek ve kiraz bahçeleri, kekik kokulu patika yollar, bahçe duvarından aşıp içeri süzülen kırlangıçlar ve daha fazlası ;) Temiz hava, bol oksijen. Oh, miss...
Köyüme gidip halay çekmiyorum ama şalvarımı giyip bol bol doğa fotoğrafı çekiyorum :)


Dalları bastı kiraz
Gelin siz de toplayın biraz.. 

Güneş yüzümüze gülümserken kara bulutlara esir olduk,
Bulutlar biraz ağladı, sonra yine devam ;)

''İnsanın toprakla, dağdaki taşla, doğduğu, nefes aldığı, dizlerini kanattığı yerle arasında bir bağ vardır. Ve bunun adına memleket derler.'' /Gönül Dağı

Buna kesinlikle inanıyorum. İnsanın karakteri memleketiyle şekilleniyor biraz da.. Bir köylü kızı olmaktan gurur duymuşumdur hep. ♡ Toprağı, havası, suyu, rüzgârı bir başka güzel.. İnsanı bi' başka.. Temiz hava, bol oksijen dedikleri.. İnsanın bir köyünün olması ne güzel bir nimet.. Çocukluğunda toz, toprak, çamur içinde özgürce oynamanın zevkini tatmak, bayramlarda kalabalık sofralarda gülen yüzler ve olmazsa olmaz bayram ziyareti, yazları ruhsuz tatil beldeleri yerine köyünde, toprağında vakit geçirmek, nereye gitsem aradığım samimiyet, sıcaklık.. Kentteki gürültülü, yapay hayatımızdan kaçıp köyün sakinliğine, dinginliğine, doğallığına kavuştuğumuzda bunu daha iyi anlıyoruz. Dağlarının havası ölüyü diriltir, sularının tadına doyum olmaz cinsten.. 
...
Hiç dağ yürüyüşüne çıktınız mı? Eğimli yamaçları, sarp kayalıkları, eğri büğrü yollarıyla, bazen de düşe kalka aksiyonlu bir macera yaşatır. Mantar (kuzu göbeği, çıntar..) avına çıkanlar iyi bilir ;) İşte bu dağların dili hiçbir kitapta yazmaz. Eğimli, taşlık, yaprakların birikmesiyle kayganlaşmış yamaçlarda ayakta durabilmek, tırmanabilmek, yokuş aşağı inebilmek maharet ister. Hele kıyafetiniz de uygun değilse, kaygan ayakkabılar işinizi zorlaştırabilir, düşebilirsiniz de. Eee düşe kalka geçilir bu yollardan.. Doğa kendine yabancı olana vahşidir; ama eşsiz ve büyüleyici armağanları vardır insana.. dağ çiçekleri meselâ.. çok güzeller değil mi..? Dağların tepelerinde, aşırı sıcak ve soğuk iklimlerde dahi çiçek açıyorlar. Saksıya ve bakıma ihtiyaçları olmuyor.
...
Şalvarımı giyerim, lastik pabuçlarımı çekerim ayağıma, başıma da oyalı yazmamı bağlayınca dönerim özüme. Bazen tuhaf bakışlara maruz kalıyorum, bunu daha çok gençler yapıyor. Gözlerinden akıllarını okuyorum onların. Şekilci zihniyete ayak uydurmuş bir nesil.. Neyse, özümüzü yitirmedik çok şükür, aldırmıyoruz... Nerede nasıl olacağımızı biliriz evvelAllah. Podyuma çıkmıyoruz ya.. toprakla uğraşıyoruz. Mutluysak kime ne, değil mi? 

           

Çiftçilik zor zanaat, toprak her yıl aynı miktarda ürün vermez. Yakıcı güneşe ya da buz gibi havaya aldırmadan kadını-erkeği hattâ çocuğu emek terlerini toprağa dökmeye devam ediyor. Hem de gün geçtikçe mazotu, gübresi, ilacı vs. maliyetlerindeki artışa rağmen.. Hele arazi sahibinin suyu yoksa.. El emeklerini hiçe sayıp yok pahasına ürünlerini satıp ellerine bir şey kalmasa da evlerini geçindirmek için yine bildikleri işi yapmaktan vazgeçmiyorlar. Ürün yetiştirmek kolay mı? Tarımsal faaliyetler çoğunlukla açık alanda gerçekleştiği için dolu, fırtına, aşırı yağış, sel elbette ki ürünlere zarar veriyor. Bir çiftçinin belki bir yıllık emeği, geleceği bir saatte heba oluyor. Allah yardımcıları olsun.. 

Aydın kelimesinin içi boşaldı biliyorsunuz. Köylüyü aşağılayan, hor bakan kişilere denk geliyorum. Onlara cevap niteliğinde Kanûnî'nin bir ''Köylü, milletin efendisidir.'' sözü var. Sofrasına şöyle bir göz gezdirenler daha iyi anlayacaktır. Bir domatesin tohumundan fidana, fidandan tarlaya, tarladan sofraya gelene kadar ne aşamalardan, kimlerin emeğinden geçtiğini bi' düşünün.. Hani şu çilesini çekmeden ekranlarda 1 Mayıs kutlayanlar var ya.. işte o 1 Mayıs-Emekçi günü asıl onların hakkıdır, ekmeğini alın teriyle helâlinden kazananların hakkı. 1 Mayıs'ta bile çalışanların hakkı.. 
...
Köyüm insanı; bahar mevsimi çilek, kiraz, erik, elma, sebzecilikle uğraşırken; güz mevsiminde ise farklı aromasıyla marka haline gelen kestanesini üreterek geçiniyor. İnsanı sıcaktır, cana yakındır, yabancı da olsanız sofrasında yer açarlar. İmece usulünün devam ediyor olması da kültürümüz için çok güzel ve bununla gurur duyuyorum. Benim çok hoşuma gidiyor meselâ.. düğünleri de ayrı bir seyirliktir. Virajları yorsa da doğaseverler için mutlu sonlar yaşatır. Verimlidir.. eğer yolunuz düşerse yeşilin her tonunu bulabilirsiniz.. Uğrayın derim ;)

Denizli ili, Buldan ilçesinin 1000 rakımlı Alandız Köyü'nden hepinize sevgiler, selâmlar.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder