Sanat Atölyem: ''Hiç'' Kimseyim

Tezhip: Fatma Keskin/ ''Hiç'' 

Hiç Kimseyim...

Nasrettin Hoca'ya sormuşlar?
- Kimsin?
- ''Hiç'', demiş Hoca. ''Hiç kimseyim.'' Dudak büküp önemsemediklerini görünce, bu defa Hoca sormuş:
- Sen kimsin?
- Mutasarrıf (Tanzimat'tan sonra Osmanlı'da sancak yöneticisi, vali)'' demiş adam kabara kabara.
- ''Sonra ne olacaksın?'' diye sormuş yine Nasrettin Hoca.
- Herhalde vali olurum.
- Daha sonra?
- Vezir.
- Daha daha sonra ne olacaksın?
- Bir ihtimal sadrazam olabilirim.
- Peki, ondan sonra?
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: ''Hiiiç.'' Nasrettin Hoca bunun üzerine:
- Daha niye kabarıyorsun be adam! Ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: ''Hiçlik makamında!''
~
 ''Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen ''HİÇ'' ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.'' 

Para, şöhret, makam belki insanların hayallerini süsleyip kısa zamanda ihtiyaçlarını giderebilir; ama bunlar sağlık gibi gelip geçicidir. Bir gün bakmışsın zenginsin, itibar kazanmışsın, makam-mevki sahibi olmuşsun; bir de bakmışsın dünya hâli bir musibet başa gelir, servetini, makamını, unvanını, saygınlığını yitiriverirsin. Şu fâni dünyada hiçbir şey kalıcı değil.. ''Güvenme varlığa, düşersin darlığa'' diye ne güzel söylemiş atalarımız. Gelip geçici şeyler kadar, onlarla övünmek de basiretsizliktir. Bu gibi maddî unsurlar sadece iyiliğe yönelmek için birer vasıta olmalıdır. Mutluluğu günümüz dünyasında maddiyâtta arayanlar yanılgı içindedir; aksine mutluluk maddiyâtta değil maneviyâttadır. 

''Hiç'' olmak; tasavvufta bir makam. Bu makamda gurur ve kibir yok. Hiç olmak; kendini ve haddini bilmek. Allah'ın yüceliği ve bilgeliği karşısında O'na hayran olmak ve kendi acziyetinin farkında olarak yaşama hâli. Yûnusleyin;

Bir avuç toprak, biraz da suyum ben.
Neyimle övüneyim, işte buyum ben.

diyebilsek.. Ah bir kere de kendini eleştirme olgunluğuna erişebilse insan.. Üste çıkma telaşına, başkalarının kusurlarını görme ve yayma derdine düşmese. Artık insanların kibirden yanına varılmıyor.

''Eller yahşi, ben yaman; eller buğday, ben saman.'' diyebilsek.. Bu; insanı kâmil olmak demektir, olgunluktur, tevâzu sahibi olmaktır. Herkes kendine dair öz eleştiri yapsa eminim dünya daha yaşanacak bir hâle gelir ve barış ortamı kendiliğinden oluşur. Hiç tanımadığı insanları eleştirmeyi huy edinmiş insanlar gördüm. Hayat, suizanla vakit geçirmek için çok kısa.. 

   Manevî anlamda, makamlardan makamlara geçen nice gönül erlerini hiç mi örnek almaz insan kendine? .. Bir selâmı, bir teşekkürü bile çok gören insanlar gördüm. Bununla alçalacağını, küçüleceğini düşünüyorlardı belki.. Öyle ya zarif olmak bu çağda zayıflık demek. Küçük bir tebessümün bile sadaka olduğunu bilmiyorlardı.

''Hiç'' olmanın faziletine inanalım. İnanalım ki Hak bizden râzı gelsin. Böbürlenmek boşuna.. Bir çoban da olsan, yeryüzünün hükümdarı da.. önce Hakk'a karşı sorumlusun ey insan. Biz yaratılmışları râzı etmek için yaratılmadık.. Öyleyse hayatımızın her ânının farkında olarak yaşamak, kendimizi ve çevremizde olup biteni sorgulamak ve benlik zannından kurtulmak dileğiyle.. Esen kalın..

@müverriheninkaleminden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder