Osmanlı Türkçesi Metinleri: Baba Ve Oğul Arasındaki İletişim Nasıl Olmalı?

 Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki, belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Şimdi bakın, anlatayım. Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez hemen boynuna atılır ve onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper ve daha sonra ben hiçbir şey anlamadan ''Haydi odana git'', derdi. 

    Yemek hazırlanınca annem çağırır, bu kez masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, ''Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, bir de sen kafamı ütüleme!'' derdi. Annem de ''Bütün gün zaten seninle uğraşıyorum, bir çift lâf da mı konuşturtmayacaksın babanla? diye çıkışır, beni odama gönderirdi. Çaresiz bir şekilde boynumu büker, odama, yani sizin anlayacağınız hapishaneme doğru yol alırdım.
Babam arkamdan, ''Bizim bir odamız bile yoktu, her şeyi var, hâlâ ne istiyor anlamadım.'' diye bağırmaya devam ederdi. ''Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık.'' derdim içimden ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.

    Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır, biraz severdi. Ama onun izleyeceği önemli bir şey varsa, beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam, oda hapsim yeniden başlardı.

    Bir gün anladım ki, susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa kendi kendime susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; ''Bak, böyle uslu uslu oyna işte!'' diyordu. Bazen yaptığım şeylere göz ucuyla bakıyor, ama çizdiğim şeyle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Bununla birlikte bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. ''Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.'' diye komşulara anlatıyordu annem halimi. 

    Gelin görün ki resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem ''Odanı topla!'' diye odama kapattığında ben işe nerden başlayacağımı bilemezdim. Bütün bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum.Annem odama gelip ''Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım.'' dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem, resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacağım?

    Bu düşüncelerle düşündüm, bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. ''Hım!'' dedi. ''Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.'' dedi. Ben ''Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'' dedim. O ''Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'' dedi. Ben yine ''Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.'' dedim.

    Babam baktı ki olmuyor, benimle uğraşmaktan vazgeçip ''Peki neden bizi küçük çizdin?'' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya:

    Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek,komşumuz Ali amca ile Emine teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda iş yerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde ''haydi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.'' diyeceğim. Ve bir de arkanızdan bağıracağım. ''Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar'' diye.

    Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki, sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.

   Farkında olmalı insan.. Kendisinin, yaşamın,olayların, gidişatın farkında olmalı.. Ömür dediğin üç gündür. Dün geldi geçti, yarın meçhuldür. O halde ömür dediğin bir gündür. O da bu gündür.  /Can Yücel

Osmanlı Türkçesi Metinleri, Çeviri

     Bir çocuğun hayatında aile iletişiminin ne denli önemli olduğunu bu metinle daha iyi anlıyoruz. Sevgili ailelere naçizâne önerim, çocuklarınızı ihmal etmeyin. Onlarla daha sıkı iletişim kurmaya çalışın. Onlar bugünün yarınları, geleceğimiz.. Onlara büyüyecekleri sağlıklı bir ortam vermeniz, onlara olan sorumluluğunuzu ortadan kaldırmıyor. Manevî olarak da onların yanında olun, ilgi gösterin, onların iç dünyasını anlamaya, onlarla daha çok vakit geçirmeye çalışın. Çocuklar narindirler, hislidirler.. Onların yanında davranış ve konuşmalarınıza iki kat özen gösterin. Onlar özellikle ebeveynlerini taklit etmekte, örnek almaktadırlar. Eğitimin ailede başladığını, onların bir cevher, bir bakıma işlenmemiş pırlanta olduklarını unutmayın.. 
Sevgiler, saygılar..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder