Gezi Notları: Artemis Tapınağı

Efes, Artemis Tapınağı Rekonstrüksiyonu

Antik dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı, İzmir - Selçuk'ta, yürüme mesafesinde.. 

                              

Tapınak, adı üstünde tapınma amacıyla MÖ. 6. yüzyılda Kral Kroisos'un yardımıyla inşa edilmiş. Sonra söylentiye göre, adını ölümsüzleştirmek isteyen biri tarafından MÖ. 356 yılında Büyük İskender'in doğduğu gece yakılmış. Daha sonra yeniden inşa edilse de deprem ve yağmalarla yıkılmış. Açığa çıkan taşlar, çevredeki İsabey Camisi ve St. Jean Bazilikası'nın yapımında kullanılmış. Tamamen mermerden yapılan 115 metre uzunluğundaki tapınakta, her biri 18 metre olan 127 sütun varmış. Sütunlardan biri 1973 yılında gerçek haline uygun olarak tekrar yerine konmuş ve şu an sergileniyor.

Artemis Tapınağı'nın bulunuşu, ne yazık ki Anadolu'daki çoğu değerimiz gibi onu bulan bir yabancıyla başlamış. İngiliz demiryolu mühendisi J. T. Wood, yedi yıl süren araştırmaları sonucunda 1869 yılında burayı keşfetmiş. British Museum tarafından başlayan kazı çalışmaları, Avusturyalılar tarafından devam etmiş. Tapınaktan geriye kalan kabartmalı sütunlar ve arkaik sütun başlıkları günümüzde Londra, British Museum'da sergilenmektedir. Tapınak, paganlar için antik dönemin hac merkezidir.

Efesli Artemis kimdir?

Mitolojide Artemis, Zeus ile Leto'nun kızı ve Apollon'un kız kardeşi olarak bilinir. Roma döneminde ise Diana olarak adlandırılır. Artemis; doğanın, avcılığın ve ayın tanrıçasıdır. Kardeşi Apollon'dan bir gün doğmuş ve mitolojiye göre annesine doğumda yardımcı olmuştur. Bu doğumda annesinin acılarını gördükten sonra bakire kalmaya karar verir ve hiç evlenmez. kutsal hayvanı, geyiktir; ok ve yay taşır. Artemis Heykeli, Anadolu'nun ana tanrıça inancının bir sembolüdür. Avcı olan Artemis figürü ise daha olgun tasvir edilir.

                      

Görülecek pek bir şey kalmamış.. Antik dönemde, yedi harikayı belirleyen seyyaha göre, bu yedi harikadan altısını gölgede bırakacak güzellikteymiş. Şu an sadece temel taşları ve üzerinde leylek yuvası bulunan bir sütundan ibaret kalmış bu yapı. Efes şehrine yapılan hem antik dönemde hem Bizans dönemindeki saldırılarda yakılmış, yıkılmış, yağmalanmış. Geriye kalan bazı yapı elemanları Saint Johanna Bazilikası ve İsa Bey Camii yapımında kullanılmış. Bu gibi değerli eserlerin korunması adına güvenliği ve temizliği sağlansa çok güzel olur. Vaktiniz varsa şöhretine hürmeten ziyaret edin.

                             

Ayakta kalan tek sütun ve arka planda Selçuk Kalesi yer alıyor. 
Gitmeden önce Artemis Tapınağı'nın bir görselini telefonunuza indirin. Tapınağın kenarında bir taşa oturup görsele bakın. Sonra da tapınağın bıraktığı boşluğa bakın.. ve hayal edin.. Üzülmekle hayranlık ötesi bir etkilenme arasında dalgalanmak mümkün..

Gezi Notları: Akhan Kervansarayı

Tarihî İpek Yolu'nda Bir Durak: Akhan Kervansarayı

İpek Yolu; Moğolistan, Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan gibi ülkelerden geçip buradan Anadolu'ya geçmiş; Cizre, Doğubeyazıt, Erzurum, Erzincan, Sivas, Kars, Trabzon, Tokat, Amasya, Sinop, Kastamonu, Bitlis, Kayseri, Malatya, Kırşehir, Konya, Isparta, Antalya ve son durak olan Denizli Akhan Kervansarayından Ege limanlarına doğru uzanmıştır. İpek Yolu daha sonra pek çok kola ayrılarak Avrupa'ya ulaşmıştır. Orta Asya'dan başlayarak Anadolu'ya Gazneliler ve Karahanlılar ile girşi yapan kervansarayların mimarisi Anadolu Selçuklu Devleti ile şahlanmış, sanatsal anlamda, bulundukları konuma değer kazandırmıştır.


Anadolu Selçukluları'nın batıda inşâ ettiği son kervansaray olması açısından önemlidir. Han'ın iki kitabesi bulunmaktadır. Kapalı olan kısmı 1253 (H. 651) yılında, avlu 1254 (H. 652)'de tamamlanmıştır. Selçuklu komutanlarından Karasungur tarafından yaptırılmıştır. Kitabede II. İzzeddin Keykavus'un adı geçmektedir. Kervansarayın yapımında kullanılan beyaz mermerlerden dolayı bu adla anılmaktadır. Denizli merkezine 8 kilometre uzaklıkta bulunan Akhan Kervansarayı, köyün hemen girişinde yer alır. Anadolu Selçuklularının büyüleyici eserlerinden biridir 13. yüzyılda inşa edilen bu tarihi mekan, geçmişin ihtişamını günümüze taşıyor. Girişte sizi, sivri kemerli bir niş ve basık kemerli kapı karşılıyor.


Ön cephesi mermerden, diğer cepheleri kesme taştan inşa edilmiştir. Taşın yanında beden duvarlarında devşirme malzeme de kullanılmıştır. Ön cephenin iki köşesinde yarım yuvarlak köşe kuleleri dikkat çeker. Taçkapı, dönemin geleneğine uygun olarak dışa taşkındır. Burada sivri kemerli giriş açıklığını üç yönden dört sıra bordür çevirir. Bordürlerde bitkisel ve geometrik süslemeler dönemin karakteristik bezeme anlayışındadır.

Kapıların zarafeti beni hep büyülemiştir. Kim bilir kaç kervancı durakladı bu handa.. 

          

Simetrik bir planı olmayan kervansaray, açık ve kapalı olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Dikdörtgen avlunun solunda kapalı kısma dik iki sıra revaklı bir uygulama, revakların karşısında ise iki katlı odalar ve eyvan yer almaktadır. Kapalı mekan, derinlemesine iki sıra paye ile üç sahına ayrılmıştır. Ortada bulunan sahın yan sahınlardan daha geniş ve yüksek tutulmuştur. Üst kısmı tonozlar ile örtülmüştür. Kapalı mekanın simetrik düzenlemesine karşılık avluda asimetrik bir plan karşımıza çıkmaktadır. Hanın yakınlarında köprüsü ve hamamı bulunmaktadır. 

                                 

Kaç el dikti senin taşlarını..
Yüzyıllara meydan okuyan sen misin..
Sen misin savaşlara şahitlik eden..
Yorgun nefeslere barınak olan..
Yıkılıp tekrar tekrar ayağa kalkan..
  

                   

Taçkapının sağında ve solunda yer alan kanatlarda Selçuklu mimarisinin karakteristik özelliği olan süslemeler görülmektedir. Burada kullanılan motiflerde genellikle bitkisel süslemeler tercih edilmiştir. Bununla birlikte yırtıcı hayvan figürlerine de rastlanmıştır. Akhan Kervansarayı'nı diğer kervansaraylardan ayıran en önemli fark; giriş kapısında güvercin motifi kullanılmış olmasıdır. Denizli'ye ait kültürel değerler içinde en tanınmışı Denizli horozu olsa da, güvercin bu bölgenin insanı için önem taşımış. Denizli'ye has dört güvercin ırkından bahsedilir. Bunlar; Dolapçı, Azman, Yoz ve Katal ırkıdır. Burada tasvir edilen güvercinin Dolapçı güvercini olduğu tahmin edilmekte..

Kervansaray içinde yakında bulunan Laodikya'ya ait devşirme motifler getirilerek kullanılmış. Haç, gamalı haç, Medusa başı gibi figürler bunlardandır. Bu figürlerin kervansaray inşasında kullanılması, Müslüman bir devlet olan Selçukluların hoşgörüsünü göstermektedir. 



Kervansarayın içinde hamam kısmı bulunmaktadır. Diğer kervansaraylarda su problemi yaşanırken, Akhan Kervansarayı'nın yakınında bulunan Gökpınar deresi sayesinde su kolaylıkla sağlanmıştır. 

Gökpınar Deresi

Kervansaray çok tahrip olmuş, ve tadilat görmüştür. Tahribatların sebebi, kervansarayın yapımı esnasında Denizli'nin çok defa el değiştirmiş olması ve bu esnada yapılan savaşlarda yıkılıp tekrar yapılması olmuştur. Yapımı, Anadolu Selçuklularının son dönemine denk gelmiştir. Daha sonrasında bölgeyi önce Bizanslılar almış, onlardan da Osmanlı hakimiyetine geçmiştir. 


Akhan Kervansarayı'nın restore edilme süreci 2009 yılından 2011'e kadar devam etmiştir. 2011 yılından itibaren organizasyonların yapıldığı, günübirlik konaklamaların olduğu bir tesise dönüşmüştür. 
Tarihçiler bu konudan rahatsız olmakta, çünkü her ne kadar tarihi eserleri kamuya açmak önemliyse de onları korumak da bizlerin görevi.. İnternette kervansarayda yapılan düğün görüntülerine rastladım. Ve haliyle rahatsız oldum. Otel, düğün, konser ve çeşitli organizasyonlar sırf mali getiri için bu kıymetli mekânlarda yapılmamalı. İnsanlar en güzel anlarını en özel mekanlarda kutlamak istiyor olabilir, Ancak sonuçlarını da düşünmek gerekir. Aksi takdirde geri dönüşü olmayan zararlar gelebilir. Bu yüzden turizm özel işletmelerin değil, devletin elinde olmalı.