Dergi: Çelebi Dergisi - Sayı: 4

 Bir güzel ahde vefâ..

Dosya Konusu: Türkmen Ağası Dündar Taşer

"Dündar Ağam, heç çıkmasın ürekten, 
Sayasında dertleşirih iraktan." 

Tarih, kültür ve düşünce dergisi Çelebi, yine güzel bir sayıya imza atmış, ahde vefâ gösterip yazınımıza katkı sunmuş. Cemil Meriç'in ifadesiyle "vicdanını kaybeden bir devrin vicdanı" olmuş müstesna bir şahsiyet. Onun, döneme damgasını vuran tespit ve değerlendirmeleri bugün dahi geçerliliği korumakta. O, üslûbuyla herkesi etrafında toplamış bir gönül insanıdır. Kısa ömrüne rağmen büyük işler başarmış, ülkesini ve milletini çok iyi tahlil etmiş, gerçek mânâda "aydın" diyebileceğimiz bir münevverdir. Ülkemizde böyle nadir yetişen insanlara o kadar ihtiyacımız var ki.. Bu ülkede yaşayıp da vatansever insanların "Ne olacak bu memleketin hâli" diye kaygılanmadığı olmamıştır herhalde.. İşte rahmetli Dündar Taşer bu kaygıyla çıkmış yola. Umarım üzerine titrediği gençlik gibi, hatırâsı genç kuşaklara can suyu olur. Ruhu şâd, mekânı cennet olsun. Birlik beraberlik içinde, aydınlık güzel günlere diyelim.
Çelebi Dergisi'ni tebrik ediyorum. Emeği geçen gönüller vâr olsun. 
Kitapla ve sevgiyle kalın..

Dilâver Cebeci, çok göresim geldi nerdesin, demiş. Biz de rahmetle yâd ediyoruz. .
"Dündar Ağam, çok görestim hardasan" diyen dostlar okumalı, okutturulmalı.

Alıntılar:

Yetkililere sesleniyoruz: Günümüzde Türk gençliğinin bu durumda olmasının asıl problemi eğitim öğretim düzenindeki noksanların olduğu bilinmektedir. Taşer bu konu hakkında, "Bütün mücadelemizin boşa gitmesindeki asıl sebep millî bir eğitimimizin olmamasıdır. Topyekûn milletin ve önemle gençliğin, eğitim konusu halledilmeden hiçbir meselenin hâli mümkün değildir." diyerek eğitimin Türk gençliği üzerindeki etkisini vurgulamaktadır. (s.374)

* Tarih bir bütündür, pasta böler gibi bölünmez: Geçmişe sövmek, bugünün insanına bir şey kazandırmaz. Osmanlı ile Cumhuriyet'i kavga ettirmek yanlıştır,ikisi de bizimdir. Cumhuriyet'i sevmek için Osmanlı'yı kötülemeye gerek yoktur. Cumhuriyeti kuran kadro, Osmanlı subaylarıdır. Onlar gönüllü olarak Trablus'ta, Çanakkale'de, Mısır'da, Kafkasya'da, Yemen'de savaştılar; "Yemen'de, Trablus'ta ne işimiz var?" demediler. Gün geldi işgal edilen Anadolu'yu kurtarıp devlet kurdular. (s.383)

* Geçmişiyle alâkasız, benliğine aykırı eğitim sistemi: Dündar Bey'in de belirttiği gibi her Türk genci meşrebine, kabiliyetine ve isteğine göre okullarda eğitim görmelidir. Hiçbir balık koşmaya, hiçbir kuş yüzmeye mecbur edilmemelidir. 
Gençliğin asimilasyonunun temeli eğitimin gayri-dini, gayri-milli, gayri-ciddi olmasındandır. Çünkü gayrilerle oluşturulmuş eğitim önce genci, sonra aileyi, sonra milleti ve en sonunda da devleti bozacaktır. (s.135)

Eğitim bu ülkenin en acil konusudur: Türkiye'de eğitim, Tanzimat'tan beri halledilememiş konuların en önemlisidir. Eğitim konusu halledilemeden de, hiçbir meselenin halli mümkün değildir. Her işi yapan insandır. Bütün teknik ilerlemeye rağmen, bir tek insanın değeri azalmamıştır. Zira ileri tekniği bulan da, uygulayan da insandır ve bu insan eğitimcinin eseridir. 
Milli örf ve adetlerimiz, hocaya müstesna bir makam ayırmış, hatta Osmanlı devri ''İlmiye Sınıfı''nı idam cezaları tatbik edilmez bir yücelikte kabul etmiştir. (s.44)

* Önce his, önce inanç, önce bağlılık: Nasıl bir sevgilinin karşısındaki insanın kusurları, çirkinlikleri, yanlışlıkları, fizikî rahatsızlıkları hususunda gözü kör olursa, Dündar'ın Millet sevgisi de böyleydi. O, Türk Milletine aşıktı. Türk Milleti kötü olamazdı, yanlış yapamazdı, kusurlu değildi. (s.15)

* Derin Tarih değil "Sığ Tarih": "Derin Tarih" gibi komplo kokan ve iktidarın "sözcülüğünü" üstleniyor diyebileceğimiz Atatürk ve Cumhuriyet merkezli "sistematik saldırı" niteliğindeki faaliyetleri dikkat çekicidir...sırf Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı sebebiyle savunulmaya çalışılmasına kadar bu düşmanlığın ileri boyutlara taşınmasının psikolojik, siyasi ve ideolojik dayanakları da vardır. 

Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığı temelinde kendilerini kurgulayan ve Dersim İsyanı, Şeyh Said İsyanı, Ermeni Tehciri, Rum Mübadelesi, Çanakkale savaşları, İstiklâl mahkemeleri, Lozan ve Millî Mücadele gibi önemli olay ve süreçlerin millî kimliğin oluşumunda tartışma götürmez etkisi bilindiği için Türk kimliği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bu simgesel varlık unsurlarını olumsuzlama ve değersizleştirme gibi stratejik yöntemler ve tavır alışlar takip edilmektedir. İttihatçılığın darbecilik, derin devlet; Millî Mücadele'nin baş aktörleri olan Kuva-yı Milliye'nin "kanun tanımazlar", "katiller sürüsü", "çeteci"; isyanların katliam gibi tanımlandığı, Çanakkale Savaşı'nın önemsiz lokal başarı; Kurtuluş Savaşı'nın gerçekte olmadığı gibi tartışmalar uzun vadede Türkiye'nin "Yeni Türkiye"ye ikâmesinin ön hazırlıklarıdır. (s.245) Derin Tarih, tek ilgi alanı Osmanlı olan, okurlarına Osmanlı hayranlığı pompalayıp kadim ve milli devletlerimizin tarihini, Cumhuriyeti yok sayan, derinlıkten öte sığ, bilimsellikten uzak ''tarih'' anlattıklarını sanan yayıncılık. Tarihî şahsiyetlere iftira atan Mustafa Armağan, Mehmet Akif ve Millî Mücadele'ye iftira atan Kadir Mısıroğlu ve uzak durulması gereken diğerleri. Bunlar tarihçi değil, araştırmacı yazar sıfatında kişiler. İlber Ortaylı'nın da dediği gibi bunların yaptığı tarih değil, kahvehane sohbetidir.

* Prof. Dr. Erol Güngör: ''İnsanın anlayışlı bir muhatap bulması ne büyük saadettir.'' (s.105)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder