Kitap: Onlar Da İnsandı


Ey Güzel Kırım... Can Kırım!

Kırım, Ukrayna-Rusya arasında hâlâ gündemde yerini koruyan, Küçük Kaynarca Antlaşması'yla Osmanlı'dan ayrılan, bir zamanların Müslüman-Türk beldesi.

Her ne kadar Rus şovenistlerinin hoşuna gitmese de Cengiz Dağcı; eserlerindeki tespitlerle sahipsiz kalan, zulüm gören, katledilen Kırım Türklüğünün sesini tüm dünyaya duyuran isimdir. Cengiz Dağcı'nın misyonu Kırım'da yaşanan insanlık dramını dile getirmek ve gelecek kuşaklara aktarmaktır. Kendi doğup büyüdüğü toprakları anlatmıştır yazar, bu sebeple eser otobiyografi niteliğindedir. Onun eserlerinde toprak; var olmanın şartlarından biridir, kutsaldır, anadır, tarih, kültür, gelecek, vatandır.

Kitapta Kırım Türklerinin Ruslar tarafından uğradığı zulüm anlatılıyor. Anadolu'nun herhangi bir köyünden farksız Kızıltaş Köyü'nde yaşanan acıları anlatıyor. Bizim Anadolu insanıyla aynı şekilde geçimlerini sağlayan insanlar; tarım ve hayvancılıkla. Toprak onların canı, hazinesi. Kırım insanının toprağına bağlılığını, merhametini, umudunu, birbirleriyle küsüp barışmalarını, iyi niyetlerinin suistimal edilişini, uğradıkları ihanet ve felaketleri, yaşadıkları acıları görüyoruz. Gerçeklerin, hatta daha fazlasının anlatıldığı hayattan bir roman. Cengiz Dağcı öyle başarılı betimlemiş ki; okurken kahramanların yerine koyuyorsunuz kendinizi.. Bekir gibi saf-iyi niyetli, Enver gibi gözüpek vatansever, Esma anne gibi dili dualı, Ayşe kız gibi umutlu.. Köylülerin deyimiyle ''komolizma'' yani komünizm ve bıraktığı izler...Kollektif üretimi savunan, ''kolhoz'' diye güzelim yurtlara medeniyet (?) getirdiğini zanneden Sovyetler coğrafyanın verimli topraklarını kırıma uğratmıştır.

Akıcı ve sürükleyici bir eser. Çok derin hüzün barındıran, yürek burkan bir üslûbu var yazarın. Zor okudum; çünkü içeriğini daha okumadan biliyordum. Bir edebi eser gibi bakmadım, bir sürgün tanığının yazdıklarını okur gibi okudum. Kâh gözyaşı içinde, kâh öfkeden dişlerimi sıkarak, kâh boğazımda düğümlenen yumruyla.. Milyonları katleden zalim Stalin'in sürgün politikası hakkında bir zaman epey mesai harcadım, makale yazıp sunum yapmıştım. Araştırıp okuduklarım, sürgün hatıraları, belgeseller, kaynak kişilerin gözüyaşlı ifadeleri beynimden silinmiyor, silinmeyecek. O kanlı yılların acısı onların hafızalarındaki yerini koruyor. Sürgün üzerine birçok eser yazılmıştır ama hiçbiri Cengiz Dağcı kadar etkili olmadı. Yaşananları gerçek yönleriyle ele alması nedeniyle edebiyat çevreleri, Cengiz Dağcı'nın romanlarını tezli roman sayıyor. 

''Onlar da insan.. diyerek acıyıp iki Rusu evine alan Bekir amca, kendi şahsında Türklüğün ruhundaki hoşgörüyü, merhameti simgeliyor. II. Dünya Savaşı, Rusya'nın gelişme hareketine başlar, yollar yapar ama o yolların yapımında nice erleri telef etmiştir.. Yere batasıca komolizma önce asfalt yapıyor köye, sonra gerçek yüzünü gösteriyor. Birileri de hâlâ komünizm propagandalı şiirleri övsün dursun.. Adı batsın eli kanlı Stalin'in, Lenin'in.. ''Kalbini gözlerinden görüyorum ben, onun bakışında merhamet var.'' diyor dili dualı Esma anne. Karşısındaki insanı öyle gören insanlar, kendileri gibi.. Esma annenin şu duası ne kadar nahif.. ''Tanrım! Onlar da insan! Acı onlara, kendileri gibi başkalarının da insan olduklarına inandır onları.'' Kendilerine zulmedenlere dua edecek kadar yüce gönüllü insanlar.. Kabahat kimde mi? Yediği kabı pisleyen, insanlığı göremeyecek kadar kör olan kalplerde. Okuyanlar hak verecektir, yeri geldi, hümanistliğin de bu kadarı fazla diyerek isyan ettim. Yazarın bizzat tanık olduğu zulümler karşısında engin bir empatiye sahip oluşuna şaşıracaksınız. Bekir'in ineği ''küh küh kızım Macik'', boğa yavrulacaktı.. kıydılar. Türmelere attılar insanları, Niyaziciği aftanabile kurban ettiler.. Kuşkaya'yı Bekir'in üstüne devirdiler., Ayşe kızı yavrusundan ayırdılar.. Dağ gibi Enveri yıktılar..

Kitabın sonlarına yaklaşırken okumak daha da zorlaşıyor ve artık yutkunamıyorum. Vatan toprağında can vermek isteyen Enver'in son sözleri canımızı yakıyor: ''Gidin.. Kırım'ın sevgisini, Kırım için dökülen kanları, gözyaşları, Kırım'ın acısını beraberinize alın, kalplerinizde götürün. O güneşin doğduğu yerlerde kalplerinizi Türk kardeşlerinize açın. Söyleyin onlara: Biz hayatta hıyanetlik, küfür nedir bilmedik, deyin. Hak ve adalete inandık, deyin. Çalmadık, yakmadık, öldürmedik, düşmanlarımızın her zulmüne katlandık, deyin. Düşmanlarımızı da insan sandık ama başımıza neler getirdiler, deyin. Ne felaketlere uğradık, deyin. Anlatın, anlamalı onlar, bizim akıbetimize uğramak istemezlerse anlamalı onlar.'' Zaten bu dünyada insan önce empati yapsa, karşısındaki kişiyle duygudaşlık kursa kimse kimseye acı çektirmez-di..

Onlar Da İnsandı.. ama bir farkla; kimseye zararı olmayan, insan ayrımı yapmayan, kapıları kilitsiz, temiz ve yüce gönüllü insanlara zulmü revâ görenlerin sûreti insan olsa da ruhu şeytandı. 
Kitaba ön yargıyla bakanlar kendilerine şu soruyu sorsun: ''Havasına, suyuna, taşına, toprağına aşık olduğunuz, toprağı atalarının kanıyla sulanmış yurdunuzdan göç ettirilseydiniz, siz ne hissederdiniz?'' Kendi başına gelmeyince inanmayan insanlar var ne yazık ki.. Bunlar yaşandı maalesef.. Kırım Tatarları ve Stalin'in zulmüne uğrayan diğer bahtsız halklar yurtlarından bir gecede sökülüp bitip tükenmez bilmez bir yolculukla vatanlarından uzağa sürüldüler. Onları tanımak adına okumaya başlayabilirsiniz. Tarihle ilgili eserleri sıkıcı bulabilirsiniz, size hitap etmiyor olabilir ama vasat diyemezsiniz. Bunlar yazılı kaynak bir bakıma.. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşının bu günlerinde o coğrafyayı, tarihini, en önemlisi kültürel bağımız olan insanlarını anlamak için kitabı tavsiye ediyorum. Zaten MEB'in 100 Temel eseri arasında yer alıyor, bildiğim kadarıyla.. Cengiz Aytmatov'un eserleri tadında, uzun ve etkileyici betimlemeleriyle insan ruhunda iz bırakan bir eser.

Sürgünle ilgili TRT'nin yapmış olduğu ''Büyük Sürgün Kafkasya'' belgesel dizisini tavsiye ederim. Ahıska Türkleriyle ilgili olsa da sürgün hakkında fikir verecektir. Başlığa adını koyduğum Kırım ağıdı: ''Ey Güzel Kırım''

Umarım Kırım hak ettiği bağımsızlığına kavuşur, diyerek yazımı sonlandırıyorum. Kitapla ve sevgiyle kalın..

Kitabın Künyesi:

Kitabın Adı: Onlar Da İnsandı
Yazarı: Cengiz Dağcı
Türü: Roman
Sayfa: 480
Yayınevi: Varlık Yayınları

...
Bekir, şose kenarına kadar gitti, ineğini taş duvardan sarkan incir dalına bağladı, yanı başındaki taşa çöktü. Geçitten esen hoş serinliği içine doldurmak ister gibi, gömleğinin düğmelerini çözdü; kahverengi, kuzu derisi kalpağını arkaya attı. Solda yükselen dağların sırtındaki yaylalara, Ayı Dağ'ın eteklerine, Karadeniz'in sessiz yalılarına bir göz attı. İçinin bütün duygularını dile getirmek ister gibi : 
''Mübarek topraklar, mübarek topraklar !'' dedi.

- Allah, tek bir tane verdi bize... Çokun derdi çok olur, azın derdi daha çok olur.

- Ama Allah'ın işine karışılmaz: Boğa dersin, inek çıkar, inek dersin boğa; bilinmez hiç! On beş sene evvelisi oğlan olsun diye can atardım; sonunda ne oldu, kız oldu. Kabahat kimde? Ne bende, ne de Esma'da. Allah'ın isteği kız imiş, kız çıktı . Eh, ne çare! Oğlan olsun, kız olsun, eli-ayağı düz olsun! 

- ''Bak şu şeytan arabasına! Suyu bitti mi hemen durur, benzemez bizim ata! At susuz da çeker, yemsiz de! Acıkırsa çöz koşumlarını, kaldır hamutunu, bırak otlağa ! Ama aftanabil başka! Suyu bitti mi inad eder, kamçı değil, hiçbir şey kaldıramaz yerinden. İnsan aklı her yerini yaptı, suyuna çare bulamadı.''

- Ne bileyim, belki müslümandır.
- Sen öyle her gördüğün sakallıyı baban sanırsan atsız, arabasız kaldığın gibi topraksız, evsiz de kalırsın! (Fazla iyi niyet, kendine ihanettir..)

- Hoştu akşamlar; akşamlarda insanları kendine çeken, dertleri, yorgunlukları , kasvetleri unutturan bir kuvvet, tatlı bir boşluk vardı; akşamlar gecenin gözleri' gibiydi; her yeri görüyor, her yere uzanıyor, her yere dalıyorlardı. (Kapısını örtmüş şehir ve akşam çekilmiş asûde inzivâsına..)

- Neyse, genciz, kusura bakma, Bekir Ağa! Yavaş, yavaş sırayı da öğreniriz, sırrı da.
- Sırrı mırrı yok. Sırdaş aramak, sırrı yaymak içindir. Bu lâfı bir başkasının ağzından duyarsam gözünüzü patlatırım. Hem senin, hem Remzi'nin . . .

- ''Güzel olmasına güzel, ama güzelin talihi çirkin olur!''

- Biliyor musun, Nogaylıkta köylülerin topraklarını alıyorlarmış Ruslar. Şehirden gelenler söylemişler. Veririm ben onlara toprak! Atamın toprağına burnunu sokmak isteyen cenabetin gözünü patlatırım vallahi! Ezerim de leşlerini gübreye gömerim. Toprak vermek haa! Kime? Komolizmaya! Altın ile zor alınan şey besbedava verilir mi, Bekir Ağa? (Komünizmin halka yansıması)

- ''Hey gidi gençlik! Kıymeti ihtiyarlıkta bilinir.''

- ...Allah kerim, korur müslümanlarını, diye düşünüyor, fakat Molla İreceb'in ''Allah tembelleri helak eder'' sözünü hatırladıkça kendi tembelliğini, gevşekliğini ansızın anlamış gibi kalbi daralıyordu..

- Düşenin dostu olmaz, dedi. Düşenin dostu olmaz, hele bir düş de gör!

- Evet, onlar da insandı! Pavlenko'lar, İvan'lar, Kostyük'ler, Vasil Dimitroviç'ler, Stepan'lar. Belki bunu gülünç görecekler; ama nasıl görürlerse görsünler ben eserimi tekrar sakin bir dua ile bitirmek istiyorum. Romanımı kapatırken: "Tanrım" diyorum. "Onlar da insan! Acı onlara! Kendileri gibi, başkalarının da insan olduklarına inandır onları!"
Ötekiler, o hayvan gibi sürülüp götürülenler. . . Onlar da insandı!!!

@müverriheninkaleminden


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder