Osmanlı'da Ramazan


Ramazan'a bir hafta kala büyük camilerde şerbetler dağıtılırdı. Bu şerbetler, padişahımızın ahâliye ramazan ikramıydı. Ama Ramazan'ın gelişini asıl haber veren şey, hilâlin görünmesiydi. O zaman Kadı efendiler her tarafa haber gönderirlerdi. 


Oruç tutmak, aç kalmak değildi bizim için. Sahip olduğumuz şeylerin kıymetini bilmek, sahip olmayanların derdini anlamak.. 

Mübarek ay, her yere kendi temizliğini getirirdi. Evi, dükkânı, sokağı, mahalleyi temizlemek, aslında kalbimizi temizlemekti. Ramazan bizi sakinleştirirdi. Etrafımızdaki her şeyin farkına varırdık; gül, ıhlamur, akasya ağaçlarından yayılan kokular, çınarların gölgesindeki serinlik.. Her zamanki koku, her zamanki gölge değildi Ramazan. Onu sadece oruç tutanlar anlayabilirdi. Ramazan başlamadan önce Muhtesip Ağa görünürdü çarşımızda. Fiyatları tek tek tespit eder, defterine yazardı. Ramazan ya.. Sultanımız Efendimiz Cuma selâmlığına çıktığında herkes arzuhâlini bildirirdi. Bizim arzuhâlcilere de iş düşerdi tabii.. O sadece arzuhâl yazmazdı; herkesin hâlini dinler, dert ortağı olurdu. Kimseye söylenmeyen şeyler, ona söylenirdi.
Osman Hamdi Bey 'Arzuhalci' 1910.

Arzuhalciler, ücret karşılığında mektup, dilekçe vb. yazan kimselerdi. Günümüzde de devam etmektedir.

İftar Duası: Allah'ım! Nefesimizi verdiğin gibi, rızkımızı da verdin. Sevincimizi verdiğin gibi, sabrımızı ve tahammülümüzü de verdin. Biz senin için sadece aç kalmadık, nefsimizi de sağlam tuttuk. Gıybeti, kötü sözü kapımıza yaklaştırmadık. Şükür ki, her sabahın akşamı var. Şükür ki, nimetin var. Allah'ım!... Milletimizin kalbine şükür, evine ferahlık ver. Kulların incinmesin. Bize nasip eylediğini herkese nasip et. (Âmin.)

/Yamak Ahmet, Osmanlı'da Ramazan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder