Türkülerin Dilinden: Mevlâm Birçok Dert Vermiş/Diley Diley

Türkünün Yöresi: Malatya
Güfte ve Bestekârı: Nevzat Gülöz
Kaynak Kişi: Kemal Çığrık
Derleyen ve Notaya Alan: Nidâ Tüfekçi


Kemal Çığrık Varyantı:                           Fahri Kayahan Varyantı:
 
Mevlâm birçok dert vermiş                     Mevlâm birçok dert vermiş
Beraber derman vermiş                         Beraber derman vermiş
Bu tükenmez derdime                           Öldürücü dertlere
Neden ilaç vermemiş                              Neden merhem vermemiş

Nakarat:                                              Nakarat:
Zâlim ağlatma beni                               Diley diley diley yâr
Derde bağlatma beni                              Diley diley diley yâr...
Gülüp sızlatma beni                               Diley diley yâr
Diley diley yâr...

Fani şu dünya fani                                 Fânidir dünya fâni
Alır da vermez yâri                                Alır da vermez yâri
Bu tükenmez derdimi                             Bu merhametsiz derdi
Tabipler de bilmedi                                 Doktorlar da bilmedi

Allah'ın verdiği dert                                 Dediler inanmadım
Gün olur gelir geçer                                Her söze aldanmadım
Aşka düşen yürekler                                Gelip gidene sordum
Yanar kül olur geçer                                Böyle âvare oldum

Mevlâm Birçok Dert Vermiş türküsü ''Diley Diley'' adıyla da bilinmektedir. Diley; yani gönül anlamında.. İki varyantı bulunmaktadır: Fahri Kayahan ve Kemal Çığrık Varyantı. 

Türkünün Hikâyesi: Avukat Selahattin Sarıoğlu'nun anlatımıyla Nevzat Gülöz;

''17-18 yaşlarındaydım. Nedime adlı bir kız vardı. Sık sık görürdüm onu. İçimde Nedime'ye karşı bir muhabbet kaynamıştı. Gördüğümde gözümü gözünden hiç ayırmazdım. Onun da bana karşı aynı duygularla dolu olduğunu, aynı duygularla baktığını düşünüyordum. Zaman zaman böyle konulara girmeden konuştuğumuz olurdu. Ama kesinlikle elim eline değmedi. Sonra tayin olup memleketleri Maraş'a gittiler. Bir yıl kadar sonra Maraş'a gittim. Orada bir
tepe mi ney vardı. Oraya gelirlerdi hep. Oraya gittim. Kardeşleri Rasim'i, Alaeddin'i gördüm. Soyadları Özdenören. Birbirimizi iyi tanıyorduk. Alaeddin sonradan öldü, Rasim hayatta. Televizyon programları yapıyor her ay, dinliyorum. Sohbet ettik biraz. Rasim'e dedim ki, 'Ablanız nasıl, ne yapıyor?' 'Ablamı nişanladık. On gün sonra gelin oluyor.' dedi... Allahhh! Maraş kafama geçmedi mi... Başım döndü, öyle kötü oldum ki... Dedim kendi kendime 'O benim artık anam, bacım.'

Eve geldim, uykum yok. Yatamıyorum. Tamburla bir şeyler çalıyorum. Dur ki dedim, sözlerini yazayım önce. gurban olduğum Allah herkese bir şeyler veriyorsun. Mevlâm birçok dert vermiş... Beraberinde derman veriyor. Verem olmuş, ilacını veriyor. Tifo olmuş, ilacını veriyor. Bu benim zalım derde -aşka neden ilaç vermedin? Diley diley... yani gönül gönül...''

Nevzat Gülöz'ün, üstüne böylesine güzel bir eser besteleyecek kadar sevdiği kız Nedime Özdenören, Kahramanmaraşlıdır ve Fen memuru olan babasının Bayındırlık Müdürlüğü'nde çalışması nedeniyle Malatya'da yaşamıştır. Nedime'nin bahsedilen ikiz kardeşleri Rasim ve Alaeddin Özdenören kardeşlerdir. Düşünce, şiir ve hikâye alanında edebiyatımızın önemli isimlerindendir. Nevzat Gülöz, Nedime'nin evleneceğini Kahramanmaraş'ta öğrenmiş, sonra gelip Malatya'da bestesini yapmış. Sonraları bestesini Sanatçı Fahri Kayahan'a dinletmiş ve beğeni kazanmıştır. Buruk bir sevdadan geriye böyle güzel bir türkü kalmış..
...
Mevlâm birçok dert vermiş... Dertler, sıkıntılar olmadan güzel günlerin kıymeti anlaşılır mıydı ki..? Şöyle de bir şey var: Allah sevdiği kullarını imtihan edermiş.. ''Derd-ü belâ, kemend-i mahbûbdur.'' der eskiler. Yani dert ve belâ, sevilenleri çekmek için atılan kementtir. Cenâb-ı Hak imtihan ediyor; o anda ne yapacaksın, nasıl davranacaksın diye.. Diken, gülün habercisidir, unutmamak lâzım.
...
Zeki Müren, Müslüm Gürses ve Selda Bağcan'dan dinlenesi güzide bir sanat eseri. Öyle nahîf bir türkü ki, Mevlâ'nın verdiği derdin üstüne bir de dileyyy çektiriyor. Efsane.. Böyle içli türküler akla Cemal Süreya'nın şu sözünü getiriyor: ''Hevesin, mutluluğun boğazda en sert kaldığı coğrafyanın çocuklarıyız.'' Gerçekten de öyle.. Yarım kalmaları ne de güzel anlatıyor türküler.. Bağlama olmadan da bu türkünün eksik kalacağı aşikâr.. Sesi türkülere çok yatkın olan Kerim Yağcı abimizin yorumu da kulağa çok hoş geliyor. Mevlâm ne güzel ses vermiş, maşallah :) Türkü tadında kalın..

Derleme:

Zeki Müren'in uzun havalı yorumu: https://www.youtube.com/watch?v=rQ-WN2nUlmg

@müverriheninkaleminden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder