Kitap: Yücel Teşkilâtı


''Müslüman, Türk olmak suçumuz bizim
Öfkeyle doludur içimiz bizim
Bir günde ağarır saçımız bizim
Yüz iki belânın yüzü bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.''

Yugoslavya'da yaşayan Müslüman Türklerin millî ve manevî değerlerini korumak amacıyla kurulan Yücel Teşkilâtı, dönemin Türkiyesi sahip çıkmasa da haklı dâvâlarını sürdürmüş ve bu uğurda hayatlarını ortaya koymuş bir grup adsız kahramandır. İnandığı değerler uğruna serdengeçenlerin dâvâsıdır bu.. Yücel Teşkilâtı üyeleri tutuklama ve sürgün cezalarıyla sindirilmek istenmiş, düzmece mahkemelerde dayanağı olmayan hükümlerle yargılanmışlar ve haksız yere idama mahkûm edilmişlerdir. Suçları neydi peki? Silahlı örgüt kurmak mı, adam öldürmek mi, bombalı eylem yapmak mı.. Suçları Karakoç'un da belirttiği gibi Müslüman Türk olmaktı.. Bir zamanlar şanlı Osmanlı Devleti'ne tâbi iken sesini çıkaramayan milletler bağımsızlığını alır almaz nankörlüğe tenezzül etmişlerdir. 

Kitabın yazarı Yıldırım Ağanoğlu, ''idam edilen şehitlerimizin annelerinin, üzüntülerinden saçlarının bir gecede beyazladığını'' annesinden bize aktarmış. Kimdi bu Yücelciler? ..öğretmen, profesör, marangoz, matbaacı, saraç, hakim, terzi.. Rumeli Türklerinin büyük kısmı Osmanlı'nın 93 Harbi ve Balkan Savaşları sonrasında Anadolu'ya göç etmiş, kalanlar ise yâd ellerde her türlü baskıya maruz kalmıştı. İşte II. Dünya Savaşı'na giden yolda 1941'de kurulan bu teşkilât, bizim ata yadigârı topraklarımızdaki millî-manevî değerlerimizi korumak için son çırpınışlarımızdı. Keşke Türkiye o dönemde bu çığlıkları duysaydı.. ''Misâk-ı Millî sınırlarımız dışında bizden kimse yoktur.'' İşte bu düşünce kesti bizim dış Türklerle bağlantımızı. Onlar orada Türklüğü, Türkçe'yi yaymak adına özverili çalışmışlar, düştüklerinde uzanacakları bir dost eli gözlerken ellerinin boş kalması tarihimizin utancıdır. Bu yüce gönüllü insanlar şehit edilmiş; bugün en azından mezarlarının nerede olduğu bulunabilirse, belki yakınlarının kalpleri huzur bulur bir nebze.. Hatıralarını ve darağacına giderken gizlice ellerine geçen cisimlerle yazdıkları son mektuplarını okurken duygulanmamak imkânsız.. ''Milletimin kurbanıyım.'' derken rahmetli Şuayb Aziz, sanki yardımını esirgeyen milletine sitem ediyor gibiydi. Etmişse de yerden göğe kadar hakkı vardır. Değerlerimize sahip çıkmakta başarılı değiliz.. daha yaşarken hayatı sefâlet içinde eriyen nice yazar, şair, mütefekkir vardı bu ülkede.. Kıymetleri ancak öldükten sonra bilinir. O yıllarda yaşanan bu gelişmeleri Türkiye öğrendi mi? Sadece Trakya Postası gündeme getirmiş, ne yazık ki..

Yücel Şehitleri: Müderris Şuayb Aziz İshak, Matbaacı Ali Abdurrahman Ali, Hakim Nazmi Ömer Yakup, Saraç Adem Ali Adem 25 Ocak 1948'de idama mahkum edildi. 

Aralarında en az 8 olmak üzere 20 yıla mahkûm edilenler vardı.

Suçlu Görülen Eylemleri: Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı sevgileri, Üsküp Radyosu'nda Türkçe yayınlar yapmak, Türkçe dersleri vermek, birçok eseri Türkçeye çevirmek, en ücra köylere gidip Türkçeyi öğretmek. 1950'li yıllarda Tito rejimi Türklere bu hakları tanıyor. Peki öncesinde neden casus teşkilât olarak yargılandı Yücelciler? 

Değerleri uğruna serden geçenlere Allah'tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet, makamları âli olsun.. Kitabın belge ve fotoğraflarla zenginleştirilmesi faydalı olmuş. Bu çalışmayı Yücel Teşkilâtı'nın tanınması açısından tekrar bir araya getirenlere ve Kitap Şuuru ailesine teşekkürlerimle.. Kitapla ve sevgiyle kalın.

Kitabın Künyesi:

Adı: Yücel Teşkilâtı, II. Dünya Savaşı'nda Yugoslavya'da Bir Direniş Mücadelesi
Yazarı: H. Yıldırım Ağanoğlu
Türü: Tarih
Sayfa: 64
Yayınevi: Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yayını

''Kitap Şuuru, İnsanlık Şuurudur.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder