Kitap: Manas Destanı


Öncelikle uzun bir destan ve her ne kadar Türkiye Türkçesi'ne çevrildiyse de destanı okumakta zorlandım. Metinde sık geçen Kırgız Türkçesi kelimeleri, yazar dipnotta açıklama olarak vermiş; ancak aynı anda dipnota bakıp hem metni anlamaya çalışmak yorucu olabiliyor. Destanı tam anlayabilmek için konunun uzmanı olmak gerekiyor sanırım. Çünkü destanda geçen bir sürü kişi ve yer adları, hareketli olaylar (bahadırların dövüşleri, savaşlar, şahısların yiğitlik hikâyeleri) göze çarpıyor. Bunlar arasındaki bağlantıyı iyi kurmak gerekiyor. Uzun soluklu olduğu için bitirmek zor oldu. Bazıları belki şiir gözüyle bakıp okunmasını basit algılayabilir; ancak öyle değil.. Dizeler sayı ile belirtilmiş olmasına rağmen kim neyi söylüyor seçmek güç, bazen dizeleri baştan alıp okuduğum çok oldu. Edebî değerinin yanında tarihî olaylara temas ettiği için okunmalı. Araya sıkıştırılacak bir eser değil kesinlikle, zamana yayılıp dikkatle okunması gereken bir eser. Benim düştüğüm yanlışa düşmezsiniz umarım.. 
...
Destanlar birer millî hazinedirler, mensubu oldukları toplumun kültürel özelliklerini barındırır. Sözlü tarih kaynağı olduğu için nesilden nesile aktarılırlar. Bu durum destanların içindeki bilgilerin güvenilirliğini etkiler. Bu yüzden ilmî tenkit çalışmasının süzgecinden geçirilmeden kullanılamaz. 

(11.-12. yüzyıl) Kırgızların millî destanı olan Manas, dize sayısı ve öteki destanlardan bağımsız olması itibariyle dünyanın en uzun destanı olarak kabul edilmekte. Kitapta 550 bin dize denmiş. Bu destan bir milletin töresini, duygusunu, en önemlisi dilini ruhunda yaşatıyor. Bu özellikleriyle destan Kırgızları bütün yönleriyle aksettiren bir ansiklopedi niteliğinde.. Okurken zihninizde canlandırdığınız bir bozkır belgeseli gibi düşünün. Destan bütünüyle manzum gibi görünse de nesir dilini de taşıyor. Ayrıca destanda İslâmî unsurlar mevcut. Bunlar destana 19. yüzyılda, yani sonradan girmiş. Ancak destanın bütünlüğünü bozmamış. 

Manas Destanı neyi anlatıyor? Alplerin kâfirlerle (Çinliler, Budist Kalmuk) mücadelesini, Kırgızların iç ve dış düşmanları arasındaki savaşları ve kardeş kavgalarını anlatır. Destan; millî özelliklerinden dolayı canlı, kendine has deyiş ve atasözleriyle özgün bir eserdir. Kırgızların folkloruna, gelenek ve göreneklerine, inanç ve törelerine, mitolojisine, bozkır hayatına, kültürüne (giyim-kuşam, hayvancılık, deve ve at koşumları, mutfak gereçleri vb..) dair bilgilerin yanında dil, edebiyat ve tarihe dair malzemeleri de bünyesinde barındırmakta. Öte yandan boy, soy, oymak ve cemaat adları, hayvan adlarının yanında yer adları açısından bir hazine. Yazarımız bu adları kitapta belirginleştirmiş, bu da araştırmacılar için büyük bir kolaylık.. Kadın ve erkek kahramanların adları, hattâ atlara verilen adlar dikkat çekiciydi. Çünkü atlar günlük yaşamda önemli bir yere sahip olduğu için kahramanların can yoldaşı niteliğindedir. (Manas'ın Akkula'sı, Almambet'in Kıl-cire'si gibi..) Bu  da Kırgızların ad verme geleneğini çok önemsediklerini gösteriyor. Ayrıca adı geçen yer adları ve kavimler, coğrafî gerçeklere uygunluk taşıyor. (Isık Göl, İndi/Hint, Kırım, Oogan/Afgan, Orus/Rusya, Tecik/Tacik...)

Destanın kahramanı olan Manas, tıpkı Satuk Buğra Han gibi İslâmiyet'i yaymak için mücadele eden bir kahramandır. Destan yansıttığı millî ve dinî duyguları sebebiyle devrin Sovyet hükümetini rahatsız etmiş ve bir ara yasaklanmış. 

Manas Destanı üç bölümden oluşmakta. Birinci bölüm; destan kahramanı Er Manas'ın doğumu ve başından geçen olaylar anlatılıyor. Cakıp Bay (Yakup Han) ile karısı Çıyrıcı'nın çocukları olmaz. Yakup Han Tanrıya bunun için yalvarır ve bir erkek çocukları olur. Çocuğun geleceği hakkında kehanetler yapılır ve Manas daha beşikteyken konuşmaya başlar. Bu da destanın olağanüstü unsurlar içerdiğini gösterir. Manas çabucak büyüyüp yiğit bir delikanlı ve ulusun kahramanı olur. İkinci bölümde; Manas'ın oğlu Semetey anlatılır. Semetey'in amacı, babasının iktidarını devam ettirmek olsa da bunda başarılı olamaz. Üçüncü bölümde Manas'ın torunu Seytek'in hayatı anlatılır; torun Seytek dedesinin iktidarını ele geçirir, işleri düzene sokar.

Ben Manas'ı, Türkolog Prof. Dr. Tuncer Gülensoy'un W. Radloff varyantını esas alarak yazdığı kitabından okudum. Kendisini rahmetle anıyorum, mekânı cennet olsun. Yazar, metni aktarırken kafiyelere dikkat etmiş, böylece destanın şiir ruhu kaybolmamış. Türk ve dünya bilimi için önemli bu esere üç beş satırlık inceleme yazamazdım. Günümüzde bile bu destan yaşatılmakta. Bu destan Kırgızlarda Kur'an-ı Kerim'den sonra en değerli eser kabul ediliyor, bunun için kutsal. Nesilden nesile öğretiliyor. Bizde Dede Korkut'u bilmeyen okumayan o kadar insan var ki.. Kültüre sahip çıkmak böyle bir şey.. Manas Destanı'nı ezbere okuyanlara Manasçı deniyor ve destanı müzik eşliğinde söylüyorlar. Bu çok hoş.. Aşağıya bıraktığım vidyoları izleyenler görecektir. Göçebe Kırgızların kültürüne ve bozkır yaşamına dair merak edenler okuyabilir. Kitapla ve sevgiyle kalın..


Türkiye'de Manas üzerine çalışan bilim insanlarının başında Abdülkadir İnan gelir. Manas Destanı'nı dünyaya ilk duyuran Kazak bilgini Çokan Velihanoğlu'dur. 

Kitabın Künyesi:

Kitabın Adı: Manas Destanı
Yazarı: Prof. Dr. Tuncer Gülensoy
Türü: Destan
Sayfa: 366
Yayınevi: Akçağ Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder