Kitap: Karanlıktakiler


Bugünü anlamlı kılmak, geçmişi bilmekle mümkündür. İnsan kendisini ve içinde yaşadığı günü anlamlı kılmak amacıyla geçmişe hep ilgi duymuştur. Bu doğrultuda tarih ilminin yanı sıra mitolojiye yönelinmiş, gerek bilim insanları gerek sanatçılar tarafından mitoloji antik dönemlerden günümüze kadar bir meşguliyet sahası ve ilham kaynağı olmuştur. 

İlerleyen çağın değişim/dönüşüm bağlamında toplumların kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasi süreçlerinde ve yeni uygarlıkların oluşum sürecinde mitlerin dinamik gücünden faydalanıldığını ifade etmek mümkün. Mitolojik ögeler, dikkat ederseniz, günlük hayatta sık sık karşımıza çıkmakta.. Pek çok araç-gerecin marka adı/logolar, çoğu kişinin anlamını bilmeden kutladığı özel günler, kutlamalar ve sanat eserlerinin ilham kaynağı hep mitler olmuştur. Bu bağlamda dünyanın en eski kültür ve uygarlıklarından birine sahip olduğumuz bugün açıkça bilinmesine rağmen, bu konuda Türklerin bir elin parmaklarını geçmeyen çalışmaları Türk mitolojisini ortaya koyma gayretinin ötesine geçemediğini görüyoruz. Dahası bugün okullarda az çok öğretilen Yunan ve Roma mitolojisinin yanında Türk mitolojisinin varlığından habersiz bir toplum olarak yaşadığımızı inkâr edemeyiz. Çocuklarımızın bugün bu kitapta adı geçen Türk Mitolojisinin yapı taşı olarak kabul edilen unsurları bile açıklayamıyor oluşu eğitim sitemimizin ne kadar yüzeysel oluşunu bizlere acı bir şekilde hatırlatıyor. Bırakın çocukları, Türklerin millî totemi olarak kabul edilen ve kutsal sayılan bozkurt'u, hâlâ parti sembolü zannedenler az değil.. Öyle bir eğitim sistemine sahibiz ki, neresinden tutsak elimizde kalıyor; müfredat problemi, fırsat eşitsizliği, gelişen teknolojiye rağmen başarı oranında azalma, eğitimin siyasete göre planlanması vesâire.. 

Rahmetli Haluk Dursun Hocamızın gençlere, ''üzerinize vazife olmayan şeyleri de merak edin, sorgulayın'' tavsiyesiyle kendimi yine durduramayıp üzerime vazife olmayan bu gafları da yaptıktan sonra kitaba geçecek olursak;
Yazar Demet Yener, bu kitabıyla okurlarını fantastik bir dünyaya misafir ediyor. Türk tarihi ve mitolojisi mistik bir alan gibi.. içine girdikçe kendine çekiyor, daha çok merak ediyor ve okuyorsunuz. Türk fantastik ve korku türündeki edebiyat yolculuğunu yazarımız şöyle ifade etmiş: ''Mutluyum, çünkü eleştirip eli kolu boş durmaktansa 'Denedim!' diyebilecek bir adım attım. Herkes bir çakıl taşı getirseydi dünyanın en büyük sarayını inşa edebilirdik.'' Yener'in bu girişimci ruhunu tebrik etmek gerek. Ortaya başarılı bir çalışma koymuş. 

Yazar, kitabı daha okumadan sunuş yazısında ''sadece yazarak kendini bulan ve okuyarak mutlu olan insanlar için yazdım ben bu romanı'' diyerek kalbimi fethetmişti; kitabı her elime aldığımda merak ve heyecan içinde okudum. Öyle içine çekti ki, anlatılan sıradışı olaylar gerçekmiş gibi düşündürdü. Kim bilir dünyada bizim bilmediğimiz daha neler yaşanıyordu? Biz yaşamadık diye yok sayılamazdı.. 

Mitolojiyle örgülü romanda korku, gizem, heyecan, hüzün ve mutluluk okuruna güzel bir şekilde yansıtılmış. Olayın geçtiği mekân olan Gökpura Kasabası; dışarıya kapalı ama kendi içerisinde sevginin, insanlığın, iyiliğin hüküm sürdüğü, insanların birbirini mutlu ederek güç aldığı küçük bir yerleşim yeri. Şirinler Köyü tadında, herkesin hayalindeki gibi huzurlu bir yer. Burada ilgimi çekense, kasabalının birlikte inşa ettiği Köy Evi ve Köy Kahvesi idi. Kahveye kadın, erkek, çocuk, yaşlı herkesin gelip gidiyor, vakit geçiriyor olabilmesi, Köy Evi'nde de eğitim ve kültür çalışmalarının yapılması, haftada bir gün herkesin Kitap Okuma gününe katılması belki de hasretini çektiğimiz etkinlik olsa gerek.. Bugün ''kıraathane''ler sözlük anlamından çok uzakta, hak verirseniz.. 

Türk mitolojisinden esinlenilerek kurgulanan romanda; yeraltı tanrısı Erlik ile iyilik tanrıçası Ülgen'in evrendeki bitmeyen mücadelesi anlatılıyor. Erlik; karanlığı, kötülüğü, hırsı, ölümü simgelerken; Ülgen ise iyiliği, merhameti, cömertliği ve aydınlığı simgeler. Ayrıca kitapta Şamanizm inancına, şamanların özel insanlar olarak güçlerine ve onların şifacı yönlerine de değinilmiş. Burada daha küçük yaştaki çocukların karanlıktan kurtulma mücadelesine tanık oluyoruz. Aralarındaki dostluk bağı çok güzeldi. Gerçi küçük yerleşimlerde dostluklar şehre nazaran daha sıkı oluyor. Öte yandan, kasabalının başlarına gelen tehlikeli olaylardan sonra günlük hayatlarına çabucak dönmeleri insanın nasıl unutkan bir varlık oluşunu gözler önüne seriyor. 

Okurunu düşündürecek ve yaşamınızı sorgulatacak derinlikte bir kitap. Yazarın hayal gücüne hayran kaldım. Mitoloji, mistisizm, felsefe, fantastik kurgu, korku, gerilim.. ne ararsanız var efendim.. Bunun yanı sıra öyle güzel betimlemeler var ki, birebir oradaymışsınız gibi.. Bu yönüyle okumanın bir yolculuk olduğunu çok iyi hissettirdi. Kitabı okuduğum süre zarfında farklı bir dünyaya ışınlanmış gibiydim. 

Kitap, kahramanların isimleri ve içinde işlenen mitolojik kavramlarla Türk mitolojisini bizlere akıcı bir üslûpla aktarmış. Anlatılmak istenen; karanlıkla aydınlığın, kötülükle iyiliğin sürekli savaşıdır. Evet bu bir güç savaşı.. Tıpkı ''İki Kurt Efsanesi''nde olduğu gibi.. Aynı şeyi biz de hissetmiyor muyuz? İçimizde de bir tür savaş veriyoruz: nefs savaşı. Yazarımızın da ifade ettiği üzere; iyilikle kötülük arasındaki savaş hâlâ devam ediyor.. Peki hangisi kazanacak? Biz hangi tarafta yer alırsak, hangi kurdu beslersek o kazanacak.. Yani yönümüzü yaşam karşısındaki tercihlerimiz belirleyecek.. Bu yolda korkularımızı yenmemiz gerektiği ve mitolojide önemli bir yere sahip olan kaos-kozmos konusu başarılı bir şekilde anlatılmış. Senaristler keşfetse bu kitaptan güzel bir mitolojik-gerilim filmi olur. Yabancıların bu konuda nasıl başarılı olduklarını biliyoruz, değil mi?

Yazıma son verirken kitapla tanışmama vesile olan Kitap Şuuru ailesine ve adıma imzalama nezaketi gösteren yazarımıza teşekkürlerimle.. 
Kitapla ve sevgiyle kalın..

Kitabın Künyesi:

Kitabın Adı: Karanlıktakiler
Yazarı: Demet Yener
Türü: Fantastik korku, roman, edebiyat
Sayfa: 220
Yayınevi: Yılkad Yayınları

@müverriheninkaleminden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder