Filme Dair: İftarlık Gazoz


Türü: Komedi, dram
Yapımı: 2016 - Yerli film
Yönetmen: Yüksel Aksu

Uyarı: Yazı, filme dair mecburi spoiler/sürprizbozan içerebilir!!!

Her şey bir niyetle başlar..

Çocuk yıldızlardan Berat Efe Parlar'ı Güldüy Güldüy programından tanıyorum., burada da güzel bir oyunculuk sergilemiş. Ünlü komedyen Cem Yılmaz'ın oyunculuğunu hepimiz biliyoruz malûm. Filmi internet ortamından izlediğim için sansürsüz oluyor, dolayısıyla küfür sevmeyen kimseler için küfür içeren sahneler kulak tırmalıyor. Ama buna toplum olarak alışkınız, günlük hayatta çevremizde çok duyuyoruz/duymak zorunda kalıyoruz. Filmde dozunda işlendiğini düşünüyorum. Film, bir Ege köyünde geçiyor ve insanımızın şivesi öyle tatlı ki.. filme özgünlük katıyor. Cânım Ege.. 

Film 70-80'li yıllarda yaşanmış bir olayı anlatıyor, yani karakterler gerçek hayattan uyarlanma. Cibar Usta, Komünist Hasan gibi.. Ben o yılları yaşamadım ama filmde gazoz şişeleri, kapaklarını biriktirme, yakalı önlükler, tütün tarlaları, radyoda çalan şarkılar beni bir anda özlemini çektiğim (90'lar) çocukluğuma götürdü. Gelelim asıl konuya.. Arka fonda Özay Gönlüm: Aman aman Ayşem..., Cengiz Özkan türküleri çok güzeldi. Komünist Hasan karakteri, tipik emekçilerin hakkını savunuyor. Çocuk (Adem) da yaşadıklarıyla bağlantılı olarak onu örnek alıyor kendine. Yazları camide dinî eğitim veriliyor, çocukluğumun bir anısı daha.. Hoca, çocuklar için oruç farz değil diyor ama Adem de aslında orucu hoşlandığı kızdan ötürü tutuyor. Cami hocasının söylediklerinden çok etkilenip günahlarını sürekli bilinçaltında gözden geçiriyor, nefsini sorguluyor bir bakıma. Hele dil zinâsı, göz zinâsı, oruç kefareti konusunda. Gazozcu Cibar Usta Adem'i yanına çırak olarak alıyor. Ona işi öğretiyor ilk önce, sonra da çocuğun sırtından kazanıyor. Çocuğun hâli içler acısı.. Cibar Usta çırağına gazoz sattırıyor ama kendisi orucunu yiyor, iyi insanmış izlenimi veriyor. Çocuğun üzerinden geçinmeyi günah görmeyen ama çıplak turistleri görünce kaçan bir karakter. 


Oruç konusunda 61 gün kefaret detayı iyi işlenmiş. Çocuğun yazın kızgın sıcağında, hele ki Muğla'da millet denize girerken niyetli hâliyle gazoz satmaya çalışması izleyenlerin yüreğini burkmuştur.. Adem'in akşam ezanına birkaç saniye kala dayanamayıp orucunu bozması ve filmin sonunda bunun bedelini açlık grevi yaparak ödemesi üzücüydü. Filmi böyle hüzünle izlerken olayların seyri aniden, çok hızlı değişti. Komünist Hasan karakteri birden arabadan çıkan kişilerce vurularak öldürüldü. Burada sağcıların ortaya çıktıkları sahnede katil oldukları izlenimi verilmiş, bu yönünü sevmedim. Zaten solcu karakter de iyi, köylüyle, emekçiyle iç içe görüntüsü verilmiş. Adem'in Hasan abisiyle konuşmaları, Hasan'ın ona ideolojik kitap vermesi (Ekmeğini Kazanırken), çocuk yaşta fikir aşılaması büyüdüğünde de ona olan bağlılığını gösteriyor. Adem'in de sonradan sol görüşü benimsediği, bu yüzden hapse girdiğini görüyoruz. Ama Adem orucunu bozup vicdan azabı duyduktan hemen sonra olayların hızlanması, çocuğun bir anda büyüyüp yetişkin olmasıyla film bir boşluk oluşturuyor izleyicide. 

Filmin yönetmeni Yüksel Aksu, Ege filmleri yapıyor zaten. (Dondurmam Gaymak) Keyifle izlediğim, sosyal mesaj içerikli filmlerdi.. Yüksel Aksu, mesaj kaygısı olan bir yönetmen. Filmde de çok fazla mesaj ve bilinçaltı var.. Dondurmam Gaymak ile arasında benzerlikler bulunuyor. Filmin sembolü olan gazoz yönünden, Dondurmam Gaymak filmine selâm çakmış. Orada doğal dondurmaların yerine su, şeker ve gıda boyası içeren dondurmaları eleştirirken, burada gazozun yerine kolanın alması eleştirilmiş. Zirâ büyük markalar küçük esnafımızı zor duruma sokuyor. Bunun filmde işlenmesi hoşuma gitti. Öte yandan, 'Arabadaki eşek, sırtından geçinilen mesajı vermiş gibi.. fakat uyanmış bir eşek,' demişti arkadaşım sağ olsun.

Filmi izlerken açık bir komünist propagandası gibi duruyor. O dönemde sol iyi, sağ katil algısı oluşturulmuş. Yani bir taraf haklı-iyi, diğer taraf haksız-kötü olarak gösterilmiş. Fakat bazı kesimleri iyi gösterip bazı kesimleri kötü göstermesi çatışma filmi olduğunu gösteriyor. Ancak filmi, bir insanın hayat hikâyesi olarak izlemek gerek. O dönemde böyle şeyler yaşandı, bunların gerçek olduğunu biliyoruz ne yazık ki.. 70-80'li yıllarda sağ-sol çatışmaları yüzünden hayatını kaybeden bir sürü genç var. Ama ben taraf olmaktansa, hebâ olan asıl Türk Gençliği, diye bakıyorum olaya. İki görüşten de kişilerin yitip giden gençliği.. Ve bundan faydalananlar.. Film işte böyle nedenlerle dönemin taraflı anlatıldığı şeklinde tepki almış. Bu bakımdan haksız sayılmaz. Dinle ilgili mesaj verilmeye çalışılmış. Maç için namaz vaktini değiştirmek gibi ince eleştiriler de var. Karl Marks'a göre ''Din, bir afyondur.'' sözünden yola çıkarak 'Komünistler dinsizdir.' düşüncesi ve bunun filmde haksız çıkarılması ilginçti. Çünkü Hasan, Adem'e 'Hz. Muhammed'in (sav.) de bir bakıma devrimci olduğunu' söylüyor. Bu bakımdan düşünürsek haklıydı. Ben burada Komünist Hasan'ın duruşunu yönetmenin bir başka filmi olan 'Efeköy Entelköy'e Karşı' filmindeki ''Aşırı'' karakterine benzettim, öyle aykırı bir karakter yani. Kurduğu cümlelerle insanı düşünmeye, sorgulamaya sevk ediyor çünkü. 

Cibar Kemal karakteri, bizim Buldanlı Cibar Usta'dan uyarlandığından karakter uyuşmazlığı sebebiyle film dâvâlık olmuş bu arada. Sahildeki ısrarcı teyzeyi unutamazdım tabii ki :) 'Gelive baken bureye, yi guzum yi' :D Son olarak, kurgusu muhteşem bir filmdi. Oyuncular birbiriyle uyumlu, oyunculuklar zaten güzeldi. Eksileri olsa da artıları fazlaydı dediğim bir film. Film deyip geçmeyin, bazen bir film çok şey anlatır. Kesinlikle tavsiyemdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder