Kitap: Sessiz Çığlık


Herkesin vardır içinde sessiz çığlığı...

Yazar, romanı 7 bölüme ayırmış. Her bölümde yürekleri dağlayan, birbirinden ayrı kalmış insanları, haksızlıklara boyun eğmemiş, ağaların zulmüne başkaldırmış yiğitlerin dağa çıkarak eşkıya olmaları ve onların karşılıksız dostlukları, kahramanlıkları, sevgileri, gözü doymaz ağaların zenginliklerine zenginlik katabilmek için köylüleri nasıl sömürdüğü, onların sırtından nasıl haksız kazanç elde ederek büyük bir saltanat sürdüğü anlatılmış.

Eser, şairâne bir üslûp kullanılarak şiir dili ile yazılmış. Her sayfada dizeleri andıran, duyguları yoğun bir şekilde dile getiren, yüreklere hitap eden cümlelere yer verilmiş. Yazar romanında geniş tasvirlere yer vermiş; başarılı bir anlatımla Çukurova’yı, ilçeleri, kasabaları, köyleri ve yaylaları tasvir etmiş. Eseri okurken tüm Çukurova, tıpkı bir manzara fotoğrafı gibi gözlerinizin önüne geliyor.  

“Sessiz Çığlık” bir eşkıya romanı.. Çukurovalı yağız yiğitlerin uğradığı haksızlıklar yüzünden, zulme uğramaları yüzünden veya ağaların zulüm ve baskılarından kaçmak için dağa çıkmaları ve eşkıya olmalarının hikâyesi.. Eşkıya ama nasıl eşkıya? Kendi kurallarını kendileri koyan, kendi yasalarını kendileri belirleyen, kimi zaman köylülerin hakkını savunan, kimi zaman mazlumların yanında olan, ezilenlerin tarafını tutan, zenginden alıp fakire veren eşkıyalar.. Romanın olay örgüsü, Cumhuriyet'in ilk yıllarında geçiyor. (1927'ler) Cumhuriyet sonrası Çukurova birçok eşkıyayı dağlarında barındıran bir bölge. Kimi zaman köylünün hakkını savunup mazlumun yanında yer alırdı bu eşkıyalar, kimi zaman herkese eziyet eden köylüden çalan hırsız bir çete oluverirdi. İşte ''Sessiz Çığlık'' da bunları anlatan bir roman. 

Romanın kahramanı eşkıya Yoscu, gerçek bir karakter. Ama öyle bizim anladığımız yol kesen, haraç alan tipte eşkıyalardan değil. Ezilenlerin tarafında olanlardan. Haksızlıklara, zulme, bozuk düzene başkaldıran bir çete lideri. Kahramanın köyünde herkes tarafından bilinen, sevilen, adil, doğru, dürüst bir kişiliğinin olması ve yolunun hapse düşmesi ''Tatar Ramazan'' karakterini hatırlattı. Yoscu, yazarın akrabalarından ve kitapta geçen Hasan Yoscu'nun babası imiş. Yoscu, kitap boyunca peşine düşen jandarmalar, köylüler, köylünün toprağını elinden alan, köylüye eziyet eden ağalar, Toroslar'ın zorlu coğrafya şartları ve içine attığı sessiz çığlığıyla mücadele ediyor. Olayı yakınlarından defalarca dinleyenler anlatılanların birebir örtüştüğünü ifade etmektedir. Çünkü kahramanın Cumhuriyet sonrasında ilan edilen af kanunlarından yararlanması anlatılmış. Toplumsal konulara yer verilmiş; yoksulluk, açlık, hastalık, çaresizlik gibi, konar-göçer yaşam, devlet yöneticileri ve ağalar arasındaki çıkar ilişkileri anlatılmıştır. Aşk teması da işlenmiş; ancak sessiz, sözsüz, dile gelmeyen bir aşk..
...
Senaristler nereye odaklanıyor? Yazmak için çok okuma yapmak gerekir. Özellikle de tarihimizi şöyle bir karıştırmaları lâzım. Yabancıların bir tek şahsiyet için birçok film çektiklerini biliyoruz. Bizim zengin tarih ve kültürümüz onlarda olsa neler yapmazlardı.. Biz ise hâlâ Çanakkale Savaşı, İstanbul'un Fethi gibi konuların dışına çıkamıyoruz. Bunların aşılması gerek.. Demek istediğim büyük Türk tarihi sadece İstanbul ya da Çanakkale'den ibaret değil. Öğrencilik yıllarımda bir hocamız, tarihte filmlere konu olacak o kadar olay ve şahsiyet var ki, senaristler bunları görmüyor, demişti. Gerçekten görmüyorlar. Örnek alınası şahsiyetler değil de toplum ahlâkı ve kültürün nasıl yozlaştığını gösteren karakterler çıkarıyorlar ekrana. Ve milletimiz de bunları çok güzel oturup da izliyor ya ona yanıyorum. Niçin konuyu televizyona, filme getirdim, çünkü Türk sineması, Türk televizyonu can çekişiyor. Toplumun yaralarını anlatan, sarsıcı, millî kültürümüze yönelik yapımlar görmek istiyoruz. Filme çekilesi hayat mücadelesi veren birçok şahsiyet söyleyebilirim. Sorgulanması gereken, değerlerimize nasıl sahip çıktığımız. Ayrıca filme çekilesi bu roman, sinema sektöründe çalışanlar için bir fırsat olmalı diye düşünüyorum. Umarım romanın ehil bir kişi tarafından senaryo haline getirilerek filme alındığını görürüz.. 

Yazar, edebiyatımıza “İnce Memed” romanı gibi güzel bir eşkıya eseri daha kazandırmış. Şunu da ifade etmeliyim ki, içinde şiirin ve türkünün olduğu her şey benden tam not alır. Yazarın kendine has üslûbuyla bu olaya hayat vermesi, kelimeleri özenle seçilmesi, yer yer şiirle ve bağlama eşliğinde sessiz çığlıklara birer merhem niteliğinde türküler muazzamdı. Tarihin tozlu sayfaları arasından ne hikâyeler çıkıyor. Ne sessiz çığlıklar barındırıyor bu topraklar.. Velhâsıl; okuyun efendim, tavsiyedir. Kitapla ve sevgiyle kalın..

Kitabın Künyesi:

Kitabın Adı: Sessiz Çığlık
Yazarı: Kürşat Yozcu
Türü: Edebiyat, hikâye
Sayfa: 271
Yayınevi: Kavram Yayınları

Alıntılar:

Sen gideli; bir yanım çocuk,
Sen gideli; bir yanım eksik.

Yıllardır çektiğim özlemlerim
Sustuğum çığlıklarım
Sana gönderilmiş
Güvercin kanadında sevdalarım...
Beni ben eyledi.

* Fazla kişi ile yakınlık kurmamıştı. O, yalnızlığına emanet ettiği suskunluğu ile arkadaştı hep. [Alın teri yalnızlığı ]

* "Çok şeyler gördüm Usta! Köyümde her şeyi bilirim sanırdım. Yanılmışım. Hiçbir şey bilmiyormuşum. Çok şeyler gördüm... Cahilliği gördüm. Bir hiç uğruna mahpus damına giren cahilleri gördüm. Zulmü gördüm. Güçlünün nasıl ezdiğini gördüm. Ağlayan analar gördüm. Gözü yaşlı çocuklar gördüm. Bir tek ekmeğe muhtaç garipler gördüm. Kandırılmış yiğitler gördüm. Sevdalar gördüm. Hiçbir zaman kavuşulamayacak olan sevgiliye dökülen gözyaşları gördüm. Ümitsizliği gördüm. Ölümü gördüm. İnsan canının ne kadar ucuz olduğunu gördüm."

* Yıllardır süren savaşlar sonunda bu toplumun elinde ne kaldı biliyor musun? Bir kırık sabanla, bir paslı kılıç... Yazık!
Gün gelecek cahillik de, yokluk da, haksızlık da ortadan kalkacak... Meraklanma! Ama en az savaşlar kadar bedel ödeyeceğiz anlaşılan.

* Neyi paylaşamıyorsunuz?
Allah'ın rahmeti bu kadar sonsuz iken
Neyi paylaşamıyorsunuz?
Bu bebekler bu kadar katıksız iken,
Dünya en cömert haliyle 
Mutluluğa hazır iken,
Neyi paylaşamıyorsunuz?
Ya Rab!
Senin karşılıksız verdiğine
İnsanlar değer biçiyor...
Hem de kanlarıyla...
Hem de canlarıyla....
Kendi haddimizi unuttuk sanırım!
Bedava verilen kıymetlere,
Kıymetinden fazla kıymet verdik, yanarım!
Duyun beni...
Bütün yer gök...
Bütün dünya...
Bütün insanlar...
Yolun sonunda ölüm meleği beklerken
Neyi paylaşamıyorsunuz?

* Dua etmek...
Çaresizliğin yaşattığı acizlikte, yaslanılabilecek tek koltuk değneği... Sığınılası...

* ''Gurbet sevdiklerinin olmadığı her yerdir evlat! Ben, tanıdıklarının yanında gurbette olan çok insan gördüm. Mesafelerin uzunluğu değildir gurbet. Gurbet sevginin gücüyle ilgilidir. Bazen öbür oda gurbettir. Bazen sevgilinin gözünden gözünü ayırdığın bir saniye gurbettir. Bazen ise yüzlerce kilometre uzaklık gurbet olmaz insana. Hatta kurtuluş olur...''

* Sessizliğin ruhunu okşayan huzur

* İnsanlar sevgilerini anlatmak için göz göze gelsinler.. Can pazarlığı için değil...
Gönül muhabbetleriyle titresin kalpleriniz... 


''Kitap Şuuru, İnsanlık Şuurudur.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder