Eğitimci ve yazar kimliğinin yanında Muaz Ergü, iyi bir gözlemci. Kitap, ''Coğrafyamız'' ve ''Duralım, Tefekkür Edelim'' başlıklarıyla iki bölüme ayrılmış, 43 denemeden meydana gelmekte. Kitap kapağındaki Pîrî Reis'in Dünya Haritası, kanaatimce, bir zamanlar rüyadan devlete uzanan asırlık bir yolculuğu niteler vaziyette. Öyle ya; ''Bir Büyük Rüyanın Çocuklarıydık Biz''.. Savrulduk kıtalara, sonra geri çekildik.. gelgit misâli..
İnsanlar nasıl hafızalarıyla yaşıyorlarsa tarih de milletlerin hafızasıdır. Bu bir bakıma kişinin kendini tanıma sürecinde geçmişini araştırma gayreti, bugünü şekillendirme ve geleceğe yön vermede önemli deneyimler bütünüdür. Bilinçli olarak yaşamak için tarihî, millî ve dinî bir şuura sahip olmalıyız.
Yazar Muaz Ergü, samimi anlatımıyla tarihî olay ve olgulara değinirken günümüzde kullandığımız kavramlar üzerinden dinî, siyasî ve sosyokültürel yapıyı çok iyi tahlil edip yerinde tespitlerde bulunuyor. Türkiye'deki kavram kargaşasından, kavramların içinin boşaltılmasından söz ediyor. Hakikaten teknoloji çağının getirdiği yeniliklere kavramlar da dâhil olmuş, bugün modernleşme, kapitalizm, magazin ve gösteri toplumu, nostalji, sosyal medya gibi kavramlar üzerinden iletişim kurar olmuşuz. Oysaki çok değil, yakın tarihimize baktığımızda din, kültür, hukuk, maliye sistemi, toprak, eğitim sistemi gibi daha kapsamlı kavramlar kullandığımızı görürüz. Değişen ve gelişen dünyada çağın koşullarına orantılı olarak ne yazık ki kavramlar da değişip dönüşüyor.
Öte yandan yazar; İslâm'ın geçmişteki ve günümüzdeki konumu, Müslümanların İslâm'ın temeli olan Kur'an'ın özündeki ahlâkı kaybedişi, yapılan ibadetlerin derinlik ve değerini yitirişi, tarihe ve medeniyete en büyük ihanetin Müslümanların kendi eliyle yapıldığına dair haklı eleştiriler kaleme almış. Aslında genel olarak İslâm coğrafyasında, özelde bu topraklarda dine, kültüre, ahlâka ve medeniyete en büyük zararı veren bu toprakların çocukları oluşu, bir zamanlar Mehmet Âkif'in Safahât'ında sürekli yinelediği bu konu, Türk-İslâm toplumunun atâlet ve zihniyetinin gevşemesinden ileri gelmekte. Değerlerimize sahip çıkmayışımız, yabancı kültürlere özenip kendi öz benliğimize yabancı kalışımız bu yüzden.
Kitapta, insanların kıyamet alâmeti olarak görülen bina yapmakta yarışır hâle gelmeleri ve siyâsetin de buna destek vermesi, sigortaları bile doğru düzgün yatırılmayan işçilerin üzerinden yükselen kibir kuleleri hâline gelmesi yani yine bugünlerde çok kullandığımız 'rant' kavramından söz edilmiş; zengin ile yoksul arasındaki sosyoekonomik uçurumların artması, modern yaşam adı altında kapitalizmin kölesi olan hayatlarımız, zamana şahitlik etmiş mekânların tahrip edilmesi, din ticareti yapan şeyh ve hocaların tevazu ve alçakgönüllükten bahsedip sadelikle yaşaması gerekirken, İslâm'ı anlatmaya son model arabalarıyla gitmeleri ve son olarak Ramazan ayı, Kurban bayramı ve kandillerin içi boşaltılan değerleri, iyiliğin bile gösterişsiz yapılmadığından bahsedilmiştir.
Yazar, tarafgîr olarak başlamış kitabına.. Kaybedenlerin, mazlumların, mağlûpların tarafını tutmuş. Kardeş katlinde Habil'in, Peygamber dâmadı Hz. Ali'nin (ra.), Kerbelâ'da şehit Hz. Hüseyin'in (ra.), Hz. Ebû Zer'in (ra.), İmam-ı Âzam'ın (ra.), Şehid-i Âlâ ve Gâzi-i Namdar Enver Paşa'nın, Süleyman Askerî Bey'in, Çöl Kaplanı Fahreddin Paşa'nın ve dahi bütün yenilmişlerin..
''Tarihi yapanlar, galipler değil mağlûplardır. Siyasi ve politik arenada galip olmak, karşınızdakini türlü oyunlarla mağlup etmek gerçekten galip olmak mıdır? Bir tek mağlupların adı kalır. Mağlupların adı çınlar gök kubbede. Onların hatıralarıyla büyür çocuklar. Arsa-i mahşerde makbûl-ür-recâmızdır bütün yenilenler. Onların yüzü suyu hürmetinedir soluk alıp verdiğimiz.''
Tarihimiz ne çok yenilgilerle dolu. Evet, şanlı zaferlerimiz de var gururumuzu okşayan; ancak meydanda kazandığımız savaşları masa başında kaybedişimiz, siyasetin ayak oyunlarını bilmeyişimizdendir yenilgimiz..
Okurken kimi zaman hayıflandığım, yer yer kızdığım, üzüldüğüm, şaşırdığım duygusal dalgalanmalarla kimi zaman temiz duygularla birlik olup müreffeh bir millet olmanın özlemi içinde okuyarak bitirdim kitabı.
''Bir büyük Rüyanın Çocuklarıydık Biz'', iz bırakan kitaplar arasında yerini aldı diyebilirim. Yazarın samimi denemelerinden oluşan bu kitabı okurlara tavsiye ederim. Kitapla ve sevgiyle kalın.
Kitabın Künyesi:
Adı: Bir Büyük Rüyanın Çocuklarıydık Biz
Yazarı: Muaz Ergü
Türü: Deneme-inceleme
Sayfa: 200
Yayınevi: Bir Kitap Yayınevi
Kitaptan Alıntılar:
* ''Allah insanı iddiasından yakalar.''
İbn-i Arabi'ye ait bu sözün zihinden hiç çıkarılmaması gerekir. ''
(Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın..)
* ''Ne var ne yok, nasılsınız dediğimde ''Amanatı gezdiriyok'' derdiniz hep. Emaneti gezdirmek... Koca bir ömrü iki sözcük ile anlatmak. Hani modern paradigma ''Benliğinin, vücudunun sahibi sensin.'' diye insanı kandırıyor ya! İşte buna en güzel cevap. Bir yolcu olan sen, senin sandığın şeylerin bile sahibi değilken dünya üzerinde kafana göre tasarruf hakkını nereden alıyorsun. Burası nihai meskenimiz değil. Hepimiz gelip geçiciyiz bu cihan mülkünde.''
* ''Gönlümün sâdasını dindirecek bir liman bulsam.
Sılayı unutanları artık kimseler gözlemese!
Âşıktan maşuğa açılan kollar sonsuza kadar çürümese!
Ölüm Allah'ın emri, ayrılık olmasa!
Bir türkü söyleseydin! Bir türküyü yaşasaydık! Bir türkü gibi yaşasaydık!..''
''Kitap Şuuru, İnsanlık Şuurudur.''
@müverriheninkaleminden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder